Bilimkurgu Röportaj

Türkhan Bozkurt ile Söyleşi

Pınar: Sevgili Türkhan Bozkurt, merhaba. Kayıp Dünya okurlarına sizi daha yakından tanıma fırsatı verdiğiniz için çok teşekkürler. Türkhan Bozkurt kimdir? Yazarlık dışında nelerle ilgilenir?

Türkhan Bozkurt: Merhaba, bana bu şansı verdiğiniz için ben size teşekkür ederim. Sıcak bir ağustos gününde Kırşehir’de doğdum. Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi mezunuyum. Okul bittikten sonra Adıyaman’da göreve başladım. 2005-2010 yılları arasında eşimin görevi dolayısıyla Fransa’da yaşadık. Yurtdışı görevi tamamlanınca çok sevdiğimiz Adıyaman’a geri döndük. Evliyim ve iki oğlum var. Dünyanın bilinen ilk bilim kurgu yazarı Lukianos’un yaşadığı topraklarda bilim kurgu yazma çalışmalarına devam ediyorum.

Kitap okumayı çok severim. Dünyadaki bilimsel ve teknolojik gelişmeleri yakından takip ederim. 81 ildeki öğretmenlerden oluşan bir grubumuz var. Birlikte güzel eTwining projelerine imza attık. Öğrencilerimizin bize en çok ihtiyaç duyduğu bu sıkıntılı süreçte grup arkadaşlarımla harika bir dayanışma içindeyiz.

Birçok insan kendileri öldükten sonra Dünyanın yaşanılmaz bir yer olacağını düşünür. Bu düşünce belki de onları rahatlatıyordur, emin değilim. Fakat ben her zaman tam tersinin olacağını düşünüyordum.
Pınar: Gönülden tebrik ediyorum sizi. Kendinizi tanımlarken kullandığınız kelimelerden biri de Fütürist. Bilimkurguya merakınızı tetikleyen olgulardan biri mi bu?

Türkhan Bozkurt: Birçok insan kendileri öldükten sonra Dünyanın yaşanılmaz bir yer olacağını düşünür. Bu düşünce belki de onları rahatlatıyordur, emin değilim. Fakat ben her zaman tam tersinin olacağını düşünüyordum. Doğuştan fütüristmişim fakat kendimi fütürist olarak tanımlamaya başlamam yaptığım araştırmalardan sonra oldu. Bilim kurgu yazmama neden olan olgulardan biri bu diyebiliriz.

Pınar: Peki fütürist yönünüzden başka sizi yazmaya iten şeyler var mı?

Türkhan Bozkurt: Beni yazmaya asıl iten şey gençlerimizin içinde bulunduğu psikolojik durum oldu. Geleceğe dair umutlarını yitirmiş olmaları hep yüreğimi yaralıyordu. Bizim jenerasyonun da onlara pek iyi sahip çıktığı ve yol gösterdiği söylenemez. Sanki hiç ergen olmamışız, saçımızı her renge boyayıp olur olmaz yerlerde dans etmemişiz gibi sürekli eleştiriyoruz. Hâlbuki onlar bizim yansımamız. Bizden tek farkları saçma sapan politik yönelimlerimizle ilgilenmek yerine susmayı tercih etmeleri.

Pınar Karaca: Çok haklısınız. Sizi ya da kaleminizi etkileyen yazarlar oldu mu peki? Bilimkurgu dışında da yazmaktan keyif aldığınız türler var mı?

Türkhan Bozkurt: Okuduğum her şey mutlaka bende bir iz bırakmıştır. Düşüncelerinden etkilendiğim kişiler Jacques Fresco ve Alvin Toffler olmuştur. Alvin Toffler’ın Üçüncü Dalga kitabı hep yatağımın başucunda durur.

Bu seriye başlamadan önce yeni bir akım deniyordum. Araya bu girince yarım kaldı. Belki ileride devam ettiririm.

Pınar: Umarım devam ettirirsiniz. Belli bir yazma rutinine sahip misiniz? Birçok ünlü yazarın belli sayıda kelime yazmadan gününü sonlandırmadığını biliyoruz. Katılıyor musunuz bu kurala?

Türkhan Bozkurt: Böyle bir kuralım olmasını çok isterdim. Bazen günlerce bir satır bile yazmadığım oluyor. Kimi zaman da oturup sayfalarca yazıyorum. Ama yazamadığım günlerde bile başında otururum. Kafama takılan bir şey varsa araştırırım.

Pınar: Türkiye’de yerli bilimkurgu üretimi ve kalitesi ile ilgili düşünceleriniz neler?

Türkhan Bozkurt: Öncelikle yerli bilim kurgu yazarlarının ve bilim kurgu platformlarının birbirlerini bu kadar desteklemesine bayıldığımı söylemeliyim. Çok kaliteli işlere imza atmaya başladık, bu yakın zamanda büyük ses getirecektir. Bir hikâyenin tam ortasında olduğum için bir süreliğine etkilenmemek adına bilim kurgu okumaya ara verdim. Bu arada çok güzel kitaplar çıktı. Hepsini okumak için sabırsızlanıyorum.

Kadınsanız ve sarışınsanız bir şeyler yazdığınızı söylediğinizde “Yemek kitabı mı?” diye soruyorlar.
Pınar: Türkiye’de kadın bir bilimkurgu yazarı olmak peki? Herhangi bir zorlukla karşılaştınız mı?

Türkhan Bozkurt: Kadınsanız ve sarışınsanız bir şeyler yazdığınızı söylediğinizde “Yemek kitabı mı?” diye soruyorlar. Fakat bu benim zoruma gitmiyor. Kim bilir belki bir gün yemek kitabı da yazarım çünkü gerçekten güzel yemek yaparım. 🙂

Pınar: Hepsini aynı anda yapabilecek güce sahip olduğunuza şüphe yok. 🙂 Eğitimci olmanızın getirdiği artılardan biri de araştırmacı kişiliğiniz. Kitaplarınızın bilimsel altyapıları için zorlandınız mı?

Türkhan Bozkurt: Zorlandım evet ama çok da keyif aldım. İçindeki bilgilerin doğru olması için çok titizlendim. Sonuçta hedef kitlemiz gençlerdi. Konuştuğum fizikçiler bana hiç yardımcı olmadılar. Ne sorsam “Hayat sona erer!” dediler. Sonuçta bilim kurgu sınırları zorlamak, olmazı bile oldurmak değil midir?

Pınar: Hangi kitabı siz yazmış olmak isterdiniz?

Türkhan Bozkurt: Her kitap yazarının imzasını taşır. Kafamdaki hikâyeleri yazmış olmak isterdim.

Pınar: Yazarlık üzerine ilk başarınız neydi?

Türkhan Bozkurt: Yörünge 3185’in ilk sayfalarını yazarken eşime bu işi profesyonelce yapmak istediğimi ve bir editörümün olacağını söyledim. Basılıp basılmaması umurumda değildi ama işi doğru şekilde yapmak istiyordum. Bittiğinde, çalışmayı çok istediğim Sevgili Can Gazalcı’nın benimle çalışmayı kabul etmesi ilk başarım olmuştu. Çok keyifli bir çalışma süreci geçirdik. Sonra beni Edebiyatist Yayınevi ile buluşturdu.

Pınar: Peki kısıtlamalarla yaşamaya çalıştığımız bu sıkıntılı günler yazarlığınızı ve yaratıcılığınızı nasıl etkiledi?

Türkhan Bozkurt: Yazarlığımı olumsuz etkiledi çünkü motive olmakta çok zorlanıyorum. Fakat yaratıcılığıma çok şey katacağından eminim. Çünkü izlemeyi kaçırdığım birçok tiyatro eseri, festival filmleri çevrimiçi olarak herkese açılmış durumda. Gün içerisinde birçok podcast dinliyor, bilim adamlarımızın yaptığı konferanslara kayıt olup dinleyici olarak katılıyorum.

Pınar: Yörünge 3185’in devamı ne zaman yayınlanacak belli mi?

Türkhan Bozkurt: Yörünge 3185’ i üç kitaplık bir seri olarak planlamıştım. Şu an ikincisini yazıyorum fakat yayınlanması için belirlenmiş bir tarih yok.

Bir kadın kahraman olacaktı ve adı Lena olacaktı. Kitaptaki isimlerin yabancı olması konusunda çok soru alıyorum. Kullandığım isimler genellikle diğer gezegenlerin uydularının isimleri.
Pınar: İnandırıcı ya da bağ kurulabilen karakterler yaratmak önemli. Siz karakterlerinizi yaratırken nelerden besleniyorsunuz?

Türkhan Bozkurt: Daha bu kitabı yazmaya başlamadan önce Lena ismi kafamda vardı. Bir kadın kahraman olacaktı ve adı Lena olacaktı. Kitaptaki isimlerin yabancı olması konusunda çok soru alıyorum. Kullandığım isimler genellikle diğer gezegenlerin uydularının isimleri. Kafamda önce karakteri tasarlıyorum. Güçlü bir karakter mi, zayıf mı, korkağın teki mi, daha sonra adını koyuyorum.

Pınar: Kısa öyküler de yazıyor musunuz? Kitaplarınız dışında okuyucular ile buluştuğunuz başka bir platform var mı?

Türkhan Bozkurt: Sevgili Can Gazalcı’nın kurduğu Yazarevi’nin sitesinde diğer yazar arkadaşlarımın olduğu gibi benim de bir köşem var. Belirli aralıklarla yazılarımız yayınlanıyor. Yerli Bilim Kurgu Yükseliyor Dergisinde bu ay ikinci kez yazım yayınlanacak. Bana bu fırsatı verdikleri için buradan onlara çok teşekkür ediyorum. Kısa öykü yazıyorum ama henüz yayınlanmış bir öyküm yok.

Pınar: Yörünge 3185’e dönecek olursak, kitabınız distopya mı ütopya mı? Çünkü içerisinde birtakım kötü gelecek senaryoları yer alsa da genel havası umutları yükseltiyor kanımca.

Türkhan Bozkurt: Distopya da değil ütopya da değil. İçindeki her şey yapılması mümkün olan şeyler. Sadece bilinç düzeyimizin biraz gelişmesi gerekiyor.

Yapay zekâ hakkında endişelerim var, özellikle singularity seviyesine geldiğinde sorun yaşayacağımızı ve sonunun kitabımdaki gibi olacağını düşünüyorum.
Pınar: Yapay zekanın gelişimi ve geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz. Kitabınızdaki gibi bir durumla yüzleşme olasılığımız mı var sizce?

Türkhan Bozkurt: Yapay zekâ hakkında endişelerim var, özellikle singularity seviyesine geldiğinde sorun yaşayacağımızı ve sonunun kitabımdaki gibi olacağını düşünüyorum. Transhümanizme daha olumlu yaklaşıyorum fakat ahlaki boyutları gözetildiği sürece.

Pınar: Yörünge 3185’in içerisinde karekodlu minik sürprizleriniz var. Olumlu geri dönüşler aldınız mı bu konuda?

Türkhan Bozkurt: Bazen kurduğunuz bir cümle sizi önemseyen biri tarafından çok dikkate alınır, öyle ki hayatının gidişatında değişikliklere sebep olur. Bunu öğretmenlik hayatımda pek çok kez gözlemledim. Ben de biri okuyucunun kitabı okumadan önce izlemesi için, biri de okuduktan sonra izlemesi için iki minik karekod hazırladım. Okuyucuların çok hoşuna gitti.

Pınar: Kısıtlamalar yüzünden kitapları satın almanın biraz zorlaştığı şu günlerde birçok insan e-kitaplara yöneldi. E-Kitap için siz ne düşünüyorsunuz? Kitaplarınız bu şekilde dağıtılacak mı?

Türkhan Bozkurt: Ben e-kitap okumaktan hoşlanmıyorum. Mutlaka elime alıp okumalıyım fakat gelişen teknolojide bir gün buna mecbur kalabiliriz. Kitabım için böyle bir planımız yok.

Pınar: Peki ya sesli kitaplar?

Türkhan Bozkurt: Sesli kitabı henüz yeni yeni deniyorum. Daha tam anlamıyla hoşlanıp hoşlanmadığıma karar veremedim ama e-kitaptan daha iyi olduğunu söyleyebilirim.

Pınar: Bu samimi sohbet için çok teşekkür ederim. Sizin Kayıp Dünya’lılara söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Türkhan Bozkurt: Yörünge 3185’in iç kapağında der ki; Dünyanın geleceğinden umudunu kesmeyen o güzel insanlara adanmıştır.

Umutlarını kaybetmemelerini, hayatın onlara hep güzellikler getirmesini diliyorum.

Okuduğunuz için teşekkürler

Fikirlerinizi paylaşmanız bizi çok sevindirir.
Yorum yazarak bizi daha iyi içerikler hazırlamak için destekleyebilirsiniz.

Düşüncelerini Paylaş



avatar

Pınar KARACA

Tam zamanlı okur, yarı zamanlı yazar.

Yorum Yapılmamış

Yorum yazmak için tıklayın

Son Yazılarımız

44. Sayı Spotify’da

44. Sayı Spotify'da