Bilimkurgu Bilimkurgu Hikaye Hikayeler

Kavuşma

Kaçınılmaz son iyice yaklaştı; ölüyorum. Ve ben hala belki de sonumu getiren bu bakış açısıyla düşünmeye devam ediyorum. Evet, bir değişim var ama ben bulunduğum yerde sabitim. Doğum ve ölümün iki ucunda olduğu hayatsa sürekli hareketli. Her şey bana doğru geliyor, seçme şansım yok. Neyle karşılaşırsam karşılaşayım, kabul etmek zorundayım. Kaderi, olan biten her şeyi. Değiştirmek için bir çabam yok, kabullendim. Gerçi istesem de yapamam artık, kontrolüm altında değil.

Eskiden böylesine yaşlı değildim. Ölenlerin yerine sürekli yeni hücreler doğuyordu. Genç sistemler ve onların getirdiği sonsuz canlılık. Benim için yaşamak buydu. Zamanı gelen ölümler ve kalıntılardan doğan yeni hayatlar. Fakat bir tanesinin her şeyi mahvedeceğini nereden bilebilirdim? Diğerlerine de sirayet eden zehrin korkunçluğunu, sonumu getirecek kudrete sahip olduğunu nasıl ön görebilirdim?

Başlarda dikkatimi çekmedi. Ne de olsa o da diğeri gibi bebek bir hücreydi sadece; masum ve görevini yapan. Ancak zaman geçtikçe sıradan olmadığı ortaya çıktı. Kendi sınırlarını kabul etmeyerek başladı işe. Diğer hücrelere ulaşmaya çalıştı. Önceleri acemice, zararsız. Ne var ki zaman geçtikçe kötülüğünün gücü arttı; kontrol edilemez oldu. Diğer hücreler denediler; direnmeyi, karşı çıkmayı. Nafile. Ele geçirdiği her yeni hücreyle gücü arttı. Artık hiçbiri tek başına bu kötülüğe karşı koyamazdı. Birleşmeyi denediler ama çok geç kalmışlardı. Birer birer hepsi düştü. Tek bir hücre hepsini ele geçirmişti.

Bense olan bitenin çok geç farkına vardım. Aklım başına geldiğinde geri dönülemez noktadaydık. “Ben” diye tanımladığım ne varsa artık kontrolüm dışındaydı. Sonunda evreni O’nun gibi görmeye başladım; hepsine sahip ol, yöntem farketmez. Devşir, yok et, köle yap. Böyle ele geçirmişti zaten tüm hücrelerimi, sistemlerini.

Nihayetinde, hepsini kendine benzetti. Bir zamanlar benim olan, “Ben” olan artık bana hakimdi. Kendimi bile onun gibi tanımlıyorum artık; Samanyolu. Hepsi O’nun artık; gezegenlerim, yıldız sistemlerim. Dünya denen tek bir hücre, artık her şeye hakim. Elimden gelen bir şey yok ne yazık ki. Koskoca galaksi, Samanyolu, küçücük bir hücreden yayılan kötülüğe esir düştüm. Tüm diğer hücrelerimle, sistemlerimle canlıyım hala. Ne var ki Dünya’nın kontrolünde, O’nun istediği gibi.

Yine de beni daha çok üzen ne biliyor musunuz; bu kötülüğü kendi içimde tutmayı becerememem. En yakın arkadaşıma, Andromeda’ya da bulaşacak. Hiçbir şey yapamıyorum, durduramıyorum. Çok uzun süre bekledim kavuşmayı. Ne var ki ölüm götürüyorum Andromeda’ya. Göz açıp kapatıncaya kadar O da zehirlenecek. Dünya’nın yaşamı anlama şekliyle, diğer tüm yaşamların sonuyla…

Okuduğunuz için teşekkürler

Fikirlerinizi paylaşmanız bizi çok sevindirir.
Yorum yazarak bizi daha iyi içerikler hazırlamak için destekleyebilirsiniz.

Düşüncelerini Paylaş



Konular
avatar

Özgüç BAYRAK

Doğduktan sonra hayal etmeye, okula başladıktan sonra okumaya, kırk yaşından sonra da yazmaya başladım. Çoğu durumda öykülerimin sonunu ben de merak ediyorum ve bundan çok keyif alıyorum. Asıl mesleğim mühendislik; özel bir bankanın Bilgi Teknolojileri bölümünde çalışıyorum. Evli ve iki çocuk babasıyım.

8 Yorum

Yorum yazmak için tıklayın

  • Eline saglik, Ozguc. Ilginc ve guzel bir bakis acisi… Okuyucuyu cok onemli sorulari sormaya itiyor bu oyku. Hayat nedir? Insan gercekten “birey”‘in atomik olcutu mu? Bir insan bedeninde yasayan mikroorganizmalar yok olursa, insan da tanimi geregi yasamini surduremez. Baska olcekten bakinca, bir gezegen de uzerinde “varolan” canli, cansiz nesneler ve devinimlerle ifade edilemez mi? Ya galaksi? Ya evren? Iste bu sekilde dusununce yanan bir cam agaci, bir bocek, bir kus ile ayni cani paylastigimiz cikarimini bile yapamaz miyiz? Ellerine saglik!

    • Teşekkür ederim Deniz. Haklısın. Yaşam, insanoğlunun genelde kendisiyle özdeştirdiği bir kavram. İyi bir hayatı hep kendimize layık görmüşüz. Ne var ki en küçüğünden en kapsamlısına kadar, bir düzene, bir devamlılığa sahip olan her şeye yaşıyor gözüyle bakılamaz mı? O düzene, belki de hayata müdahale acaba diğerlerinin hakkı mı?

  • Ben başka hikayelerinizi de okumuştum. Bu seferki kısa geldi. Tarz mı değiştiriyorsunuz? Ama güçlü bir öykü tabii ki yanlış anlaşılmasın. Beğendim =)

    • Beğendiğinizi sevindim. Öykülerimi belli bir kalıba uymaya çalışmadan, içimden geldiğince yazmaya gayret gösteriyorum. Kavuşma da bu yaklaşımla ortaya çıktı 🙂

  • Cennet vadetmiyorum ama bence vahşet, en düşük seviyede kontrol altında tutulmalı. Kişisel hırslar, açgözlülük, kibir ve bu gibi erdemsiz düşünceler, davranışlar izlenmeli… Mutlak otorite gibi değil ama bir dengesi mutlaka olmalı… Elinize sağlık, uzun süredir aklımı kurcalayan, vahşeti, şiddeti, tükenmeyi, başka canlıların yaşamını hiçe sayan anlayışı farklı ve duygusal olarak etkileyici bir şekilde yazıya dökmüşsünüz.

  • Eline sağlık yazının bende yarattığı etki:

    Oysa kendine benzettiği her bir hücre ile sonunu hızlandırıyordu… Tıpkı bir kanserin hızla yayılıp sonrada yaşamın bitmesi gibi.

Son Yazılarımız

44. Sayı Spotify’da

44. Sayı Spotify'da