Bilimkurgu Makale Makale

Öteki Solaris

Sık sık duyarız ya da bazen içgüdüsel olarak hissederiz. Evrende ve dolayısı ile üzerinde yaşadığımız Dünya gezegeninde her şey birbiri ile bağlantılıdır ve etkileşim halindedir. Bu konuda sayısız örnek verilebilir ancak ben sadece birisi ile yetineceğim. Hangi ülke olduğunu hatırlamıyorum, ancak bayağı kalabalık bir insan grubu aynı anda havaya sıçramak sureti ile gezegenimize şöyle hissedilir bir darbe vururlar. Karşı tarafta bu darbenin yansıması ölçülebilmiş miydi hatırlamıyorum, ama bu önemli değil.

Önemli olan Dünya ölçeğinde küçücük bir insan grubunun gezegenin hareketine etki edebileceği düşüncesidir. Emin olun, mutlaka bir etkisi olmuştur. Doğal olarak canlı ve cansız, Dünya’yı meydana getiren her şeyin tek bir organizmanın bileşenleri olabileceği gibi çok ilginç bir düşünce vardır. Yani Dünya gezegenimiz aslında canlı bir organizmadır, biz canlılar da onun devamı.

Solaris

Bilimkurgu edebiyatının kült isimlerinden, Polonyalı Stanislav Lem de bu konu üzerine düşünmüş olmalı ki bu düşünceleri onu Solaris gezegenine götürür. Solaris’i yazmaya başladığı 1950 sonuna doğru artık bilinen ve saygı duyulan bir yazardır. Lem, bu romanında eski dönemlere has ütopik düşüncelerden uzaklaşmakta ve daha çok roman formatında, edebi açıdan daha nitelikli bir eser yaratmaya girişmiştir. Romanın ana bölümü altı haftada yazılmış ve 1959 haziranında bitmiştir. Bir yıl sonra eserine geri dönen Lem romanın son bölümünü tamamlamıştır. Roman ilk defa 1961 yılında Leh dilinde yayınlanmıştır.

Bakın Lem usta kendi romanı hakkında ne demiş?

O yıllarda yeni bilimsel akımlar hakkında oldukça geniş bilgiye sahiptim. Mesele, Krakov grubunun ABD ve Kanada’dan Polonya üniversitelerine ulaşan bilimsel yazıların toplandığı bir kolektör gibi olmasından kaynaklanıyor. İçinde kitaplar bulunan paketleri açarken bunlar içinden ilgimi çeken eserlerden alıntılar yapabiliyordum. Mesela Norbert Wiener’in ‘Sibernetik ve Toplum’ adlı kitabı. Kitapların gönderildiği kişilere mümkün olduğu kadar hızlı ulaşmasını sağlamak için geceleri oturur okurdum bu kitapları. Akıllandıkça, bilinçlendikçe birkaç yıl içinde artık utanmadan adını anabileceğim romanlar yazmaya başlamıştım: Solaris, Aden, Yenilmez vs.

Yazarlık hayatımın başında sadece ikinci sınıf edebi eserler yazmış olduğumu düşünüyorum. İkinci etapta (Solaris, Yenilmez), o zamana kadar incelenebilmiş mekanın sınırlarına varmış idim.

Solaris tipi romanlar, kendimin bile açıklayamayacağım aynı yöntemle yazılmışlardır. Şimdi bile Solaris’te ya da Yıldızlardan Dönüş’te yazar kimliğimden çıkıp, okuyucu haline geldiğim yerleri gösterebilirim. Kelvin, Solaris istasyonuna geldiğinde karşısına kimse çıkmaz, istasyon personelini aramaya başladığında karşısında Snaut’u bulur. Snaut ondan korkmaktadır ve Dünya’dan gelen misafiri neden kimsenin karşılamadığını ve neden o kadar korktuğunu bir türlü açıklayamaz. Gerçekten de o gezegende bulunan ‘Canlı Okyanus’ hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Tıpkı okuyucu gibi, meselenin ne olduğunu ileriki satırlarda öğrenecektim. Aradaki tek fark her şeyi belli bir düzene koyabilme imkanım olmasıydı. Solaris’in başarılı bir roman olduğunu düşünüyorum.

Solaris, Stanislav Lem’in ölümsüz eseri doğal olarak sinemaya da uyarlanmıştır. Bunun en az iki tanesini siz de biliyorsunuz. Yine ölümsüz bir usta olan Andrey Tarkosvkiy’in 1972’de çektiği Solaris ve başrolünü George Clooney’in oynadığı Stiven Soderberg’in 2002 Solaris’i. Ancak bunların çok daha öncesinde çekilen iki bölümlük başka bir versiyon daha bulunuyor. O da yönetmenliğini Boris Nirenburg’un yaptığı 1968 yapımı Solaris (romanın basılmasından kısa bir süre sonra diyebiliriz!).

Başrollerinde Vasiliy Lanovoy, Antonina Pilüs ve Vladimir Etuş’un oynadığı bu film televizyon için çekilmişti. Sinema severler ve sinema eleştirmenleri arasında özel bir yeri olan bu filmin çok oturaklı bir yapım olduğu ve Lem’in romanına en yakın versiyonu olduğu kabul edilir. Hiçbir özel efektin kullanılmadığı bu filmde, Sovyet ekolü aktörlüğünün en iyi örneklerini sunan aktörlerin büyük rolü vardır. Orijinali Rusça olan bu filmin hiç olmazsa ilk on beş dakikasını izlemenizi içtenlikle tavsiye ediyorum. Eminim bahsettiğim havayı hissedeceksiniz.

Okuduğunuz için teşekkürler

Fikirlerinizi paylaşmanız bizi çok sevindirir.
Yorum yazarak bizi daha iyi içerikler hazırlamak için destekleyebilirsiniz.

Düşüncelerini Paylaş



avatar

Metin UÇAR

1965 tarihinde doğdum. AÜ DTCF Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunuyum. 1990 yılından bu yana Moskova'da çalışıyorum. Çocukluğumuz Uzay Yolu, UFO, Görevimiz Tehlike, Altı Milyon Dolarlık Adam, Uzay 1999, Savaş Yıldızı Galactica izleyerek geçti. İlk öykümü lise yıllarında yazmıştım. Bir derginin bilimkurgu yarışmasına katılmak içindi. 3. Mansiyona layık görülmüştü. Öykü yazmaya son birkaç yıl içinde hız verdim. Bilimkurgu Klübü ve YBKY gruplarında aktif paylaşımlarım oldu. YBKY'nin ilk derleme kitabında iki öyküm yayınlandı. Tamamlanmış ama yayınlanmamış bir bilimkurgu romanım var. Ayrıca diğer dört roman üzerinde de zaman zaman çalışıyorum.

Yazarlık yanı sıra uzay gemisi dizaynları konusunda uzman oldum. Sayısız fiziksel ve CGI uzay gemisi modeli yaptım. Kendime ait dizaynların sayısı bini geçmiştir. İngilizce model grupları arasında bilinir biriyim diyebilirim.

Yorum Yapılmamış

Yorum yazmak için tıklayın

Son Yazılarımız

44. Sayı Spotify’da

44. Sayı Spotify'da