Bilimkurgu Ön Okuma Ön Okuma

Ön Okuma: “Yenilmez” – Stanislaw Lem

Yenilmez

Yazar: Stanislaw Lem
Orijinal Adı: Niezwyciężony
Çevirmen : Seda Köycü
Sayfa Sayısı : 240
İthaki Yayınları – Kasım 2017

Yenilmez, giderek yükselen bir gerilimi seven okurları memnun edeceği kadar gizem okurlarını da etkileyecek.”
-Ursula K. Le Guin

Solaris’in yazarı Stanislaw Lem’den, H. G. Wells ve Jules Verne gibi ustaların izlerini takip eden bir bilimkurgu klasiği: Yenilmez.

Bilinmeyen bir gezegene yolculuğa giden uzay gemisinin Dünya ile bağlantısı bilinmedik sebeplerden ötürü kesilir. Regis III adlı bu gezegende başta kaptan Rohan olmak üzere geminin tüm mürettebatı insanlığın en büyük ikilemlerinden biriyle yüzleşecektir: İnsan, bilgisinin sınırlarının farkına vardığında verebileceği kararlar ne kadar güvenilirdir? Mantık çerçevesinin çok ötesinde bir durumdayken bu soru üzerinden kendini bulmaya çalışan ekip, şimdiye dek anlatılmış en dehşet verici uzay yolculuklarından birinin parçası olacaktır. Yenilmez gemisinin mürettebatı bilinçli adımlar atan bir gezegenle yüzleşmek zorundadır.

Ön Okuma

“Yenilmez” – Stanislaw Lem‎
Ön Okuma PDF

Kara Yağmur

Lir takımyıldızında bulunan üssün emrindeki en büyük birim olan ikinci sınıf uzay kruvazörü Yenilmez, takımyıldızın galaktik dörtlüğünün çeperinde ışı çoğaltıcıyla yol alıyordu. Seksen üç kişilik mürettebat merkez güvertenin tünel hibernatöründe uyuyordu. Seyir nispeten kısa olduğundan, tam hibernasyon* yerine, beden sıcaklığının on derecenin altına düşmediği derinleştirilmiş uykuya geçilmişti. Kumanda merkezinde sadece otomatik aygıtlar çalışıyordu. Bu aygıtların görüş alanında, ekranın odağında, sıradan bir kırmızı cüceden** pek de sıcak olmayan bir güneşin diski vardı.

Güneş diskinin yuvarlağı yarı ekran genişliğini kapladığında, anhilasyon*** reaksiyonu kesildi. Bir süre boyunca tüm gemiye ölü bir sessizlik hakim oldu. Klimalar ve dijital aygıtlar sessizce çalışıyordu. O âna dek kruvazörün kıç kısmından çıkmakta olan ve gemiyi karanlığa dalmış sonsuz uzunluktaki bir epe gibi, geri tepme suretiyle iten ışın sütununun emisyonuna eşlik eden çok hafif titreşim durdu.

Yenilmez aynı ışık hızıyla ilerliyordu: Uyuşuk, sağır ve görünürde boştu. Sonra minik ışıklar ortadaki ekranda duran uzak güneşin pembesinin yayıldığı kumanda panellerinden birbirlerine göz kırpmaya başladılar. Ferromanyetik şeritler hareket etti, programlar bu yeni aygıtların gitgide içine ilerledi ağır ağır, devre anahtarları kıvılcımlar çıkardı ve elektrik akımı kimsenin duymadığı bir vızıltıyla kablolara aktı. Elektrik motorları uzun süredir donmuş gres yağlarının direncini kırarak harekete geçti ve çıkardıkları bas sesler yüksek sesli bir iniltiye ulaştı. Kadmiyumun mat çubukları yardımcı reaktörlerden çıktı, manyetik pompalar soğutma bobinine sıvı sodyum doldurdu, kıç güvertelerin plakalarında bir titreşim oldu ve o sırada duvarların içinde sanki orada bütün bir hayvan sürüsü kudurmuş da hayvanlar pençeleriyle metali kazıyormuş gibi cılız bir kazıma sesi belirdi, ki bu da hareketli oto onarım testlerinin demir kirişlerin her bağlantısını, gövdenin sağlamlığını, metal bağlantıların bütünlüğünü kontrol etmek üzere kilometrelerce uzunluktaki bir yolculuğa çıktığını gösteriyordu.

Tüm gemi uğultularla, hareketle dolarak uyanıyordu, sadece mürettebatı hâlâ uyuyordu. Ta ki bir sonraki otomat kendi program şeridini yutup hibernatörün merkezine sinyaller gönderinceye dek. Uyandırıcı gaz soğuk hava akımına karıştı. Yatak sıralarının arasında zemindeki ızgaralardan sıcak bir rüzgâr esti. Ancak, uyuyan mürettebat uzun bir süre boyunca sanki uyanmak istemedi. Bazıları ellerini güçsüzce kıpırdattı; dondurucu uykularının boşluğunu sayıklamalar ve kâbuslar dolduruyordu.

Biri nihayet gözlerini açtı. Gemi buna hazırdı artık. Uzun güverte koridorlarının, asansörlerin, kamaraların, kumanda merkezinin, çalışma yerlerinin, basınç odalarının o âna dek süren karanlığına suni, beyaz bir gün ışığı yayılıyordu birkaç dakikadır. Hibernatör iç çekişlerden ve yarı bilinçli inlemeler den oluşan mırıltılarla dolarken, gemi –sanki sabırsızlanıp mürettebatın uyanmasını bekleyememiş gibi– ilk fren manevrasına başladı. Merkez ekranda pruvadan çıkan alevlerin parıltıları görünüyordu. Işık hızının o âna kadarki uyuşukluğunu bir sarsıntı bozdu, pruva fırlatıcılarındaki etkili bir güç Yenilmez’in, şimdiki devasa hızının kat kat artırdığı on sekiz bin tonluk uyuşuk kütlesini ezmeye çalışıyordu.

“Yenilmez” – Stanislaw Lem‎
Ön Okuma PDF

Okuduğunuz için teşekkürler

Fikirlerinizi paylaşmanız bizi çok sevindirir.
Yorum yazarak bizi daha iyi içerikler hazırlamak için destekleyebilirsiniz.

Düşüncelerini Paylaş



avatar

Kayıp Dünya

Kayıp Dünya Editörleri tarafından yayınlanmaktadır.

Yorum Yapılmamış

Yorum yazmak için tıklayın