İnceleme Makale Yazar İncelemeleri

Suikastçılar, Korsanlar ve Ejderhaları Bir Araya Getiren Yazar; Robin Hobb

Türkiye’de yeterli popülerliğe ulaşmamış bir yazardan bahsedeceğiz; Robin Hobb. Asıl adı Margaret Astrid Lindholm Ogden olan yazarın Megan Lindholm adında bir takma ismi daha bulunmaktadır. Yazarlığa çocuk kitapları yazarak başlamıştır. İlk romanı 1983 yılında yayımlanmış olan “Harpy’s Flight”tır. Bu kitap sevilen çingene Ki ve Vandien karakterlerinin yer aldığı Windsinger dörtlemesinin ilk kitabıdır. Sonrasında şehir fantastiği türünde “Wizard of the Pigeons”, bilim kurguda “Alien Earth”, tarihi kurguda “Reindeer People” ve yetişkin fantastiğinde ise “Cloven Hooves” kitapları piyasaya çıkmıştır.

Yazarın her yeni kitabının farklı bir türde olması sadık bir okuyucu kitlesi kazanmakta zorlanmasına neden olmuş, Megan Lindholm ismiyle Amerika standartlarında ortalama bir seviye yazar olarak değerlendirilmiştir. Yine de kısa hikayelerinden “A Touch of Lavender” ile Hugo ve Nebula, “Silver Lady and the Fortyish Man” ile de sadece Nebula Ödülleri’nde aday gösterilmiştir.

Yıl 1995 olduğunda yazarın ilk epik fantastik romanı olan “Suikastçının Çırağı” yayımlanır. Farseer olarak adlandırılan bu üçlemenin başkahramanı FitzChivalry, Prens Chivalry’nin gayrı meşru oğludur. Rahmetli babasının sağ kolu olan seyis Burrich tarafından kraliyet sarayının gölgesinde yetiştirilir. Fitz, Kral Shrewd dışında bütün kraliyet ailesi bireylerince dışlanır. Kral Shrewd, Fitz’in suikast sanatında gizlice yetiştirilmesini sağlar. Böylece Fitz kral olamayacaktır belki ama Kral’ın suikastçısı olur. Kızıl gemili barbar akıncılara karşı 6 Dükalık’ı korumaya çalışır. Bu diyarda sihir bulunur ama çoğunlukla ya unutulmuş ya da korkulduğu için gizlenmiştir. Fitz de prens olan babasından gelen özel bir güce yani İrfan’a sahiptir.

Hobb bu özel gücün aklına nasıl geldiğini şöyle anlatır; “O anı çok net hatırlıyorum çünkü başka bir şey üzerinde çalışıyordum ve bilirsiniz en iyi fikirler hep böyle zamanlarda gelir. Ya sihir bir bağımlılık olsaydı ve bu bağımlılık yıkıcı olsaydı, o zaman zihninizi ve sağlığınızı mahvettiğini bilerek sihir yapmaya devam etmek isterdiniz. İşte bu İrfan.” demiştir Hobb. “Ama o zamanlar bu fikri ilerletecek başka şeylerim yoktu, o yüzden onu bir zarftan yırttığım kağıt parçasının üzerine yazdım ve yazı masamın çekmecesine koydum. Uzun yıllar orada kaldı ve ufak tefek fikirler onun etrafında örülmeye başladı.”

Bu seri 2005 yılında İthaki Yayınları tarafından basılmış ancak yeterli ilgiyi görmemiştir.

Farseer üçlemesi yazarın önceki işlerinden farklı olarak epik fantastik türünde yer almaktadır. Bu tür geçişleri sadık bir okuyucu kitlesi yaratmada yazarı zorladığından yayıncısı ile bu seride ismini değiştirmeye karar vermişlerdir. Yazar Robin Hobb ismini seçerken eğlendiğini söylemiştir. Birçok kitapçıyı gezmiş ve hangi rafların göz hizasına geldiğine bakmıştır.

Sonuçta H harfinde karar kılmıştır, üstelik Heinlein, Herbert ve Hambly gibi dikkat çeken yazarlar arasında olacağını düşünmüştür. İstediği soy isim H harfi ile başlamalı ve kapağa güzelce sığmalıdır. Ayrıca özellikle uniseks bir isim tercih ettiğini de belirtmiştir çünkü birçok okurun erkek bir birinci tekil şahıs tarafından anlatılan bir hikayenin yine bir erkek tarafından yazılmasını beklediğini düşünmektedir. Sonunda Robin Hobb ismi doğmuştur.

Hobb’un Farseer serisinin içinde geçtiği dünyaya Elderling Diyarı (The Realm of Elderling) denmektedir. Liveship Traders üçlemesi bu diyarın farklı bir bölgesinde geçer. Romanların odağında ticaret gemileri ve tabii ki korsanlar vardır. Ama bu seriyi bence özel yapan şey Yaşayangemiler’dir. (Liveships) Bu gemiler wizardwood denen özel bir ahşaptan yapılmışlardır. Eğer aynı ailenin 3 farklı neslinden 3 kişi bu gemide can verirse, gemi, o kişilerin tüm anılarıyla birlikte bilince kavuşmaktadır. İlk roman bilinçlenmenin eşiğinde olan “Vivacia” isimli geminin babasının ölümüyle kendisine miras kalmasını bekleyen Althea Vestrit’i odağına alarak başlar. Olaylar Althea’nın istediği gibi gelişmez ve tahmin ettiğiniz gibi macera derinleşir.

Hobb, Fitz’in hikayesine “The Tawny Man” serisinde kaldığı yerden devam eder. Sonrasında ise “The Rain Wild Chronicles” dörtlemesi ile ejderha sevenleri mutlu eder. Yine Elderling Diyarı’nda geçen bu seride ejderha bakıcısı olarak seçilen gençlerin hem bakıcı olma yolculuklarını hem de ejderhalarla olan ilişkilerini görürüz. Diğer serilere göre yavaş ilerleyen bir yapısı olsa da Hobb’un dünyasındaki ejderhaların sihrin kaynağı olması sebebiyle bazı eksik noktaları doldurma konusunda yeterli olmaktadır. “Liveship Traders” ve “The Rain Wild Chronicles” diğer kitaplardan bağımsız olarak okunabilen serilerdir.

Hobb, Fitz’e 11 sene aradan sonra geri döner ve bu diyardaki tüm hikayeleri birleştirecek son bir üçleme yayımlar. Böylece “Elderling Diyarı” 4 üçleme bir de dörtleme ile tamamlanır.

Soldier Son üçlemesi ise Elderling Diyarı’ndan farklı bir dünyada geçer. Hobb, bu seriyi barut- fantastik olarak tanımlıyor. Bir lordun ikinci oğlu olan Nevare Burvelle isimli bir adamın hayatını görürüz bu seride. Bu dünyada asillerin çocukları doğum sıralarına göre meslek edinirler. Nevare de ikinci erkek olduğu için asker olur. Bu üçleme yazarın hayranlarını ikiye bölmüştür diyebiliriz. Bir tarafta sıkıcı ve tatmin etmeyen bir seri olduğunu söyleyenler, diğer tarafta ise serinin yavaş ilerlemesine rağmen gerçekte en son kitapla çarpıcı hale geldiğini iddia edenler var.

Robin Hobb bu serileri yazarken, Megan Lindholm adı altında da boş durmamış, “Cut” isimli hikayesi ile Nebula Ödülleri’ne aday gösterilmiştir.

Hobb, iyi bir fantastik eserin, okuyucunun kuşku eşiğini düşürmekle ilgili olduğuna inanır. “Böylece okuyucu kitaba kolayca adım atar ve imkansız veya ilk bakışta aptalca gelen bir şey yüzünden bloke olmuş hissetmez ve bence aptallık imkansız olandan daha tehlikelidir.”

Umarım Robib Hobb’un diğer eserleri de dilimize çevrilir ve hak ettiği yerini alır.

Kaynakça:

Okuduğunuz için teşekkürler

Fikirlerinizi paylaşmanız bizi çok sevindirir.
Yorum yazarak bizi daha iyi içerikler hazırlamak için destekleyebilirsiniz.

Düşüncelerini Paylaş



avatar

Müge İNCE

1983 yılında Adapazarı’nda doğdu. Liseyi İzmir’de okudu, üniversiteyi İstanbul’da. Spekülatif kurguya olan aşkı Alice Harikalar Diyarında ve Jules Verne ile başlayıp Yüzüklerin Efendisi ile devam etti. Şiir ve makale yazmayı çok sever. Diğer gizli kimlikleri; anne, pazar araştırmacı, bira ve viski aşığı.

2 Yorum

Yorum yazmak için tıklayın

  • Farseer serisini okumuş ve oldukça beğenmiştim. Fitz’in hikayesi keyifliydi. Yazarı doğrusu ben de erkek olarak biliyordum, öğrenmiş oldum böylece. Eline sağlık Müge.

  • Kadın yazarların erkek ismiyle yazmak zorunda kalmalarına halâ anlam veremiyorum. Lindholm işi biraz daha ileri götürüp taktik bile yapmış 🙂 Türkiye’de adı çok az duyulan ve çoğunlukla kitap kapağının azizliğine uğrayan böyle iyi yazarları tanımak çok güzel.

    Bu arada Müge; bu kadar geniş bir kaynakça kullanarak – özene bezene yazdığın için bir okur olarak özellikle teşekkür etmek isterim ✌

Son Yazılarımız

44. Sayı Spotify’da

44. Sayı Spotify'da