Bilimkurgu Makale Makale

The Expanse (Enginlik) ve Sosyal Bilimkurgu

Anıl Aba

Birgün gazetesindeki köşesinde Enginlik dizisindeki dengeleri konu eden sevgili Anıl ABA’nın izniyle makalesini paylaşıyoruz.

Yıl 2350. 30 milyar insanın yaşadığı dünyada nüfusun büyük çoğunluğu işsizken 9 milyar nüfusu olan Mars’ta devlet planlaması ve talep yaratan Keynesyen politikalar sayesinde ekonomi tam istihdam seviyesinde… Suyun, oksijenin ve atmosferin olduğu kapitalist dünyada ekonomik durgunluk yaşanırken yaşama elverişsiz bir kaya parçasından ibaret olan Mars’ta ekonominin tıkırında olması ince bir “kapitalizm vs. sosyalizm” temsili. Zaten bu karşıtlıktan dolayı dünyalıların çoğu Mars’a gitme hayali kuruyor.

2350 yılındayız… İnsanlık, güneş sistemini kolonileştirmiş. Mars ve asteroit kuşağındaki göktaşlarında yaşam alanları kurulmuş. Işık hızı henüz aşılamamış. Dolayısıyla galaksiler arası seyahat hâl çok zor ama Epstein Drive sayesinde gezegenler arası seyahat edilebiliyor. Bir yandan sistemde soğuk bir barış havası var ama diğer yandan ekonomik eşitsizlikler çok çarpıcı boyutlarda… Bu tarihsel bağlamın ön planında ise Joe Miller isimli bir özel dedektifin kayıp bir kadının peşine düşmesiyle birlikte belki de insanlık tarihinin en büyük komplosu açılacaktır.

Aynı isimli roman serisinden uyarlanan The Expanse (Enginlik) bilim kurgu meraklısı bünyelere ilaç gibi gelen bir dizi. Malum, iyi bilim kurgu dizisi pek sık rastladığımız bir şey değil.

Hikâyede, ikisi ana biri yan olmak üzere, üç aktör var: “Dünya, Mars ve Kuşaklılar.” Sistem, ekonomik ve askeri açıdan kuvvetli olan Mars ve Dünya tarafından kontrol ediliyor. 30 milyar insanın yaşadığı dünyayı sivil Birleşmiş Milletler (BM), 9 milyar insanın yaşadığı kızıl gezegeni ise askeri bir kurum olan Mars Congressional Republic Navy (MCRN) yönetiyor. BM’nin de MCRN’in de birer ordusu var ancak Mars’ın ordusu çok daha güçlü. Mars, bilim ve teknolojide dünyadan daha ileride. Öte yandan, Jüpiter ile Mars arasındaki asteroit kuşağında 50 ilâ 100 milyon insan yaşamakta. Burada, Dünya ve Mars’ın ekonomik büyümesi için gerekli olan lityum, temiz su ve temiz hava gibi kıt kaynakları ucuz işgücüyle üreten Kuşaklı insanlar (Belters) yaşıyor. Ancak Kuşaklıların herhangi bir resmi statüsü yok. İki gezegen tarafından sömürülen Kuşaklılar, kendi çıkarlarını savunmak için önce bir sendika kuruyorlar. Ardından, içinde çeşitli bağımsız hücrelerin, ideolojik fraksiyonların ve öğrenci gruplarının bulunduğu bir hareket olan Outer Planets Alliance’yi, yani OPA’yı. OPA, Dünya ve Mars tarafından terör örgütü olarak kabul ediliyor. Tabii ki…

Beltalowda

Dünya ile Mars arasında Soğuk Savaş benzeri bir denge var. BM her ne kadar demokratik bir temsil alanı gibi gözükse de özel şirketler ile gizli kapaklı işbirlikleri yürüten tipik bir kapitalist devlet kurumu. Mesela dünyanın en zengin iş adamı olan Jules Pierre Mao, kendi şirketinin çıkarları doğrultusunda BM politikalarını alttan alta yönlendirebiliyor.

Kısacası, dizinin arka planındaki ekonomi politik çerçeve epey tanıdık: Soğuk Savaş dönemine benzeyen iki kutuplu bir güneş sistemi, merkez gezegenlerin (Dünya ve Mars) sömürdüğü çevre ülkeler (asteroit kuşağındakiler) ve her an patlamaya hazır bir siyasi istikrarsızlık.

EVRENSEL TEMEL GELİR

Diziyi, sıkı bir bilim kurgu okuyucusu olan Paul Krugman da New York Times’daki köşesine taşımıştı. Krugman’ın ilgisini çeken kısım, dizideki dünyada uzun süreli bir ekonomik durgunluk ve kitlesel teknolojik işsizlik olması… Bir yanda Jules Pierre Mao gibi aşırı zenginler, diğer yanda toplumun neredeyse tamamına nüfuz etmiş derin bir yoksulluk… Sendikalar işlevsiz. Nüfusun çoğunluğu işsiz. İşgücünün yarısı devletten temel gelir alıyor. “Tembel olduklarından değil, [kapitalist] sistem onlara fırsat yaratmadığı için” diyor BM Genel Sekreteri Avarasala. Fakat temel yardım programına girmek kolay değil. Yıllarca sıra beklemeniz gerekiyor. Programdan çıkmak ise neredeyse imkânsız. Bunun için iş bulmanız lazım. Ama iş yok… Bütün vasıfsız işler otomatikleştirilmiş. Eğitim ve beceri gerektiren az sayıda pozisyon için 50 yıllık bekleme listeleri var. O pozisyonlara genelde dünyanın en zengin iş insanlarının çocukları giriyor. Zaten bir kişi 5-10 yıl boyunca temel gelir programında kalırsa, iş bulma ihtimali her halükarda sıfırlanıyor. Buradan yola çıkarak, ilk jenerasyon Kuşaklıların, dünyada temel gelirden bile faydalanamadıkları için başka bir yere gitmeye karar veren insanlar olduklarını tahmin edebiliriz.

Özetle, dünyadaki işsizliğin kaynağı insanların tembel olması değil, kapitalist sistemin istihdam yaratmıyor olması. Çünkü toplam talep yetersiz (bkz. Keynes). Günümüz ekonomileri için de geçerli olan bu durum, The Expanse serisinde daha vurgulu bir şekilde dramatize edilmiş.

Kapitalizm vs. Sosyalizm

Öte yandan 9 milyar nüfusu olan Mars’ta devlet planlaması ve talep yaratan Keynesyen politikalar sayesinde işsizlik diye bir şey yok, ekonomi tam istihdam seviyesinde… Suyun, oksijenin ve atmosferin olduğu kapitalist dünyada ekonomik durgunluk yaşanırken yaşama elverişsiz bir kaya parçasında ekonominin tıkırında olması ince bir “kapitalizm vs. sosyalizm” temsili olmuş. Zaten bu karşıtlıktan dolayı dünyalıların çoğu Mars’a gitme hayali kuruyor. Marslılar, kendi gezegenlerinde böyle bir şey olmadığından, temel gelirle geçinen dünyalılar için “takers” (alıcı) ifadesini kullanıyorlar. Aslında dizi, eğer dikkatli olmazsak, evrensel temel gelir uygulamasının bizi bir distopyaya götürebileceğine de dikkat çekiyor.

Bir noktada BM, bütçe kısıntılarından ötürü, sağlık hizmeti ve ilaçları azaltıyor. Temel gelirde yaşayanlar temiz içme suyu alamadıkları için kanalizasyon suyu içmek zorunda kalıyorlar. Bu yüzden de bir kısmı hastalıklardan ölüyor. Yani krizin faturası yine halka ödetiliyor.

BM binasının arkasında, Los Angeles’taki Skid Row mahallesini andıran cinsten, bir evsizler şehri var. Dünyadan kaçmak isteyenler olduğu için Mars’a karşı bir kara propaganda yürütülüyor. Marslıların ruhsuz ve saldırgan robotlar oldukları empoze ediliyor.

Marslılar

SOSYAL-BİLİM KURGU

Sosyal bilim ile bilim kurgu arasındaki ince bir fark vardır. İlki dünyayı açıklamaya çalışır, ikincisi dünyanın nasıl olabileceğine dair spekülasyonlarda bulunur. Tabii bazı bilim kurgu öyküleri sosyolojik ve ekonomi politik çözümlemelere diğerlerinden daha fazla yer verirler. Örneğin Star Trek’te toplumsal yapı ve ekonomi politik dinamikler hikâyenin akışına direkt etki eder. Fakat Star Wars serisinde, galaksinin ekonomi politiği maceranın ilerlemesine fazla etki etmez. İlkinde zengin ve mantıklı bir toplumsal dünyaya kök salmış karakterler varken ikincisinde efsanevi karakterlerin alengirli entrikasını izleriz [bkz. Peter Frase – Dört Gelecek].

Mesela Ken Macleod romanlarının arka planında Marxist bir ekonomi politik varken, Robert Heinlein’in ütopik romanları birer liberal propagandadan ibarettir. Ya da alternatif bir 19. yüzyıl tasvir eden steampunk kültürü, her ne kadar estetik ve yaratıcılık açısından birinci sınıf olsa da dönemin dramatik ekonomi politiğini tamamen göz ardı eder.

Film eleştirmeni Thom Andersen, “Eğer belgeselleri dramatik nitelikleri için takdir ediyorsak, bilim kurgu filmlerini de belgesel nitelikleri için takdir edebiliriz” der. Bu bakımdan The Expanse’i belgesel nitelikleri kuvvetli bir “sosyal bilim kurgu” dizisi olarak değerlendirebiliriz.

Netflix’in üçüncü sezondan sonra kestiği, sonrasında Jeff Bezos’un kişisel zevki doğrultusunda Amazon Prime’a transfer edilen dizinin IMDB ortalamaları, birinci sezon 8.25, ikinci sezon 8.65, üçüncü sezon 9.07 ve dördüncü sezon 8.83 şeklinde. Yani dizi yavaş başlayıp sonra hızlanıyor. Özellikle ikinci sezonun ortasında “Leviathan Wakes” kitabının bitip “Caliban’s War” kitabına geçişle birlikte hikâye epey hızlanıyor. Son zamanlarda yine bir bilim kurgu romanından uyarlanan Altered Carbon beni fazla sarmamıştı ama The Expanse, Star Trek ve Battlestar Galactica kalitesine en çok yaklaşan bilimkurgu dizilerden biri. Her ne kadar esas detaylar kitap serisinde olsa da korona günlerinde sağlam bir bilim kurgu dizisi arayanlara tavsiye ederim. Belki protomolekülün (dizideki uzaylı formu) gizemi sizi de peşinden sürükler…

 

Okuduğunuz için teşekkürler

Fikirlerinizi paylaşmanız bizi çok sevindirir.
Yorum yazarak bizi daha iyi içerikler hazırlamak için destekleyebilirsiniz.

Düşüncelerini Paylaş



avatar

Misafir Yazar

Henüz Kayıp Dünya'ya üye olmamış yazarların hikaye ve makaleleri "Misafir Yazar" olarak tanımlanmaktadır.

1 Yorum

Yorum yazmak için tıklayın

Son Yazılarımız

44. Sayı Spotify’da

44. Sayı Spotify'da