Bilimkurgu Ön Okuma Ön Okuma

Ön Okuma: “Başka Dünyalarda Canlı Mahlukat Var Mıdır?” – Osman Nuri Eralp

Başka Dünyalarda Canlı Mahlukat Var Mıdır?

Yazar: Osman Nuri Eralp
Sayfa Sayısı : 96
Çeviri: Merve Köken
Sadeleştirme: Bilge Kösebalaban
Karakarga Yayınları – Mayıs 2019

*Bu kitap “Başka Dünyalarda Yaşam Var mı?” adlı ile Say Yayınları tarafından da basılmıştır.

Türkiye’nin ilk bilim-kurgu eseri, bir asır sonra ilk defa
Latin harfleriyle okuyucuyla buluşuyor.
 

“Bu dünyalarda canlı yaratık var mıdır? Şüphesiz böyle bir sorunun cevabı lazımdır, dediğimiz sürece hayat neden sadece dünyamızda oluşmuş olsun? Bu âlemlerin ortasında, bu dünyaların hepsi birdir. Toz kadar olan Dünya’mızda hayat, canlı yaratık olsun da, onlarda olmasın? Onlar bu dünyadan küçük müdür? Onlar bu dünyadan ilerleme bazında farklı mıdır? Hayır, bu bahsedilen dünyamız gibi hep birbirinden doğmuştur. Hepsi birbirinin anası, babası, hepsi birbirinin kardeşidir. İşte bu soruya karşı bugün kesin cevap verilmiş:
Her âlemin kendine özgü, kendi doğal şartlarına göre oluşmuş canlısı, canlı yaratığı vardır.”

Bakteriyoloji ve kimya alanlarında uzmanlaşan Osman Nuri Eralp’in bilimsel çalışmaları, kendi döneminde en kapsamlı ve öncü çalışmalar arasında yer alıyordu.
Türkiye’de bilim-kurgu adıyla kategorize edilebilecek belki de en eski örnek olan bu eser, Bilge Kösebalaban tarafından keşfedildi ve Osmanlıca harflerle ilk yayımlanışından bir asır sonra, ilk kez Merve Köken tarafından Latin harfleriyle çevrildi.

Ön Okuma

Birinci Söz

Şimdiye kadar alçakgönüllülükle yazdığım eserleri, makaleleri okuyan, o alçakgönüllü insanlara, son derece fazla bilim sever bir yönelimde bulundukları için burada mahcubiyetimden nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum. Yayın dünyası sayesinde tamamıyla anladığım ve emin olduğum bir şey varsa, o da memleketimiz halkında eğitime, terbiyeye, insaniyete yönelim ve yeteneğin gerçekten fazla olmasıdır. Yalnız bir yön varsa, o da halka en açık hakikati göstermek, ilerleme araçlarına hazırlamak gerekliliğidir.

Hürriyet senelerinden beri eğitimin ilerlemesine engel olan bütün vasıtalar kaldırılmış olduğundan, artık memleketimizin de ilim ve bilim dünyasında yükselme zamanı gelmiştir. Bu yüzden zaman geçirmeden halkın düşüncesinin aydınlatılması için hizmet şarttır. Ki bu görev de bu işte zaman harcamış uzman kişilere düşer.

Fatih At Pazarı
1918

Dünyada ve
Gezegenlerde Hayat Meselesi

Dünya ve kâinat / Gökyüzü ve sonsuz dünyalarda

dünya bir zerre bile değildir / Dünya ve kardeşleri olan

gezegenlerde hayat / Bilim ve edebiyat / Bilim bir doğal

şuurdur / Eski fikirlere göre Dünya ve Güneş

 

Başka dünyalarda canlı yaratık var mıdır? Oralarda yaşayan, dövüşçü, öldürücü canlı bulunur mu? Yoksa oralarda başka başka aşk ve sevda, zevk ve sefa mı var? Başka başka ilim ve irfan, medeniyet ve sanayi mi var? Yani oralarda insan aklının yetmediği bir varlık mı var? İşte bu sorular: Başka âlemlerde, başka dünyalarda canlı yaratık var mıdır? Yahut sonsuz uzayda… Gökyüzünde binlerce âlemin ve cansız varlığın arasında diğer dünyalardan, öteki dünyalardan ne haber var?

Ne kadar önemli sorular bunlar… Bu sorular insan zihnini ne kadar işgal ederse, bu sorular akıl ve idraki hayal etmeye, meraklara ne kadar sevk ederse o kadar yeri vardır. Çünkü insanlığın dünyaya geldiği günden beri istisnasız herkesin zihnine gelen bir soru: Öteki dünyalar nedir?

İnsanlığın bir ‘öteki dünya‘dan haberi var. Bunu açıklamaya bilim yeterli değildir. Çünkü insan aklı ne kadar derin düşünürse düşünsün, onun bir haddi vardır ki, ondan ötesi insanın idrakine sokulmaz. Fakat bilimin bahsettiği öteki dünyalar başka… Hem de birçok öteki dünya var. İşte biz bu öteki dünyalarda yaşayabilen canlı mahlükat halkından haber vereceğiz.

İnsanlık dünyaya geldi geleli bir âlemde, bir yuvarlak yeryüzünde hayatını sürdürüyor. Dünyanın sadece yeryüzünden ibaret olduğunu; hayatın, aşk ve ilaveten şiir ve estetik olduğunu, bunların sadece dünyaya özgü olduğunu düşünüyor. Hâlâ da öyle zannediyor. Hayat denilince sadece Dünya akla geliyor. Hâlbuki böyle bir zan pek yanlıştır. Bu bir hatadır. Çok büyük bir hatadır. Sonsuz uzaya dair büyük ve uçsuz bucaksız bunca âlem ortasında bir tuz tanesi, özel bir zerre bile olmayan yeryüzüne, Dünyamıza her şeyi tamamen atfetmek yok mu, işte bu, bilime hiç, hiçbir şekilde uygun olmayan bir fikirdir.

Bakınız gökyüzüne, bakınız yeryüzünün komşusu olan diğer gezegenlere. Her gece gök kubbede pırıl pırıl parlayan yıldızlara… Bakınız Venüs’e, Mars’a, Jüpiter’e… Güneş’in etrafında bizimle birlikte dönen gezegenler… İşte bütün bu gezegenler, bakınız, bomboş mudur? Orayı mesken tutanlar yok mudur? Bizler, bitkiler, hayvanlar bu gezegenlerin kardeşi olan Dünya’da yaşayalım da onlarda hayat var olmasın, bu nasıl kabul edilir?

Acaba Dünya’nın kardeşleri olan Mars’ta, Jüpiter’de, Venüs’te de bitkilerin, hayvanların, insanların kardeşleri yok mudur? Şüphesiz var! Evet, var! Buna şüphe edilemez. Buna şüphe yok.

Evet, var! Ama biz bunu bilmiyoruz. Biz bunu bilmiyorduk. Zaten dünyamızı biliyor muyduk? Gökyüzü bilimine insanlık daha yeni yeni başlamıştır. Dört yüzyıl önceki insanlık bilgisi ne idi? Astronomi, biyoloji henüz başlangıç aşamasındaydı. Güneşlerin, yıldızların hacmi, düzeni, mesafeleri biliniyor muydu?

Biz daha yeni yeni, henüz gökyüzünün düzen ve hareketini anlamaya başladık. İlk olarak astronominin çalışmalarına, güneşlerin, yıldızların bilimine teleskopun icadıyla başlamıştık. Onun için bilim, astronomi, astroloji eski olduğu kadar da yenidir, dünküdür. Bu dünkü bir ilim, dünkü bir bilimdir.

Dünyanın yuvarlaklığına bile insanoğlu inanalı dört asır oluyor. Kristof Kolomb bu fikrini açtığı vakit herkes onunla alay etmedi mi? Rahipler meclisinde büyük dâhinin delirdiğine hükmedilmemiş miydi? Onun için öteki dünyalarda canlı yaratığın mevcudiyetine inanmış olmak, düşününce ne kadar garip geliyor, değil mi? Hâlbuki ne kadar doğru bir fikirdir. Bilinmelidir ki sonsuz uzayda dönen nice âlem, yüz binlerce dünya var. Binlerce küre, binlerce çeşit de aklın ve fikrin hayal edemediği şekilde canlı var, Canlı canlı yaratık var. Buna hiç şüphe yok.

Derler ki, bilim her şeyi ciddiyete sokar, hayalleri sınırlandırır, romantik hayal gücüne bir sınır çizer. Bu yanlış, pek yanlıştır. Bilakis bilim hayal gücünü artırır.Şairane hayalleri, gerçek tasarımlara çevirir. Fikir ve hayale sonsuzluk verir. Sonsuzdan da öte bir sonsuzluk verir. İnsan düşüncesi önünde ucu bucağı olmayan uzay boşluğunu açar. İnsan aklı kanatlanır, uçar ve uçar. Bu uzay boşluğunun uçlarına doğru yükselir. Yükseldikçe önünde yeni bir sonsuz alan açılır. Gördüğü, düşündüğü her şey, bilimin gösterdiği, öğrettiği her şey estetik birer şiire dönüşür.

Onun için bilim; şiir ve edebiyatın hayal gücünü ve düşüncesini sanki düşünceden eyleme geçirir. Zaten bilim; tabiatın ahenginin bütün mısralarını, nağmelerini, inlemelerini, gerçeğinden, tasvirinden tabiatın beyan ettiği estetik bir kitap, şarkı söyleyen bir nağme, bir şiir, bir doğal şiir değil midir

Onun için bilim, günden güne insan düşüncesine açıklanamaz bir güç vererek şiir ve düşünceye gerçeklik veriyor. İşte bilimin öteki dünyalardan, sonsuzluktan, ucu bucağı olmayan âlemlerin varlığından bizi haberdar etmesi, insan düşüncesinde ne kadar şairane düşünceler doğuracaktır. İnsan zekâsını ne derece derin düşüncelere sevk edecektir.

Eskiden neydi? Neydi eskiden astroloji, astronomi? Eski gökbilimcilerin bu konuda bildikleri ilimleri ne kadar geri idi. Eski bilim insanları nezdinde yeryüzü neydi?

Yeryüzü kocaman bir küre, büyük bir dünyaydı ve ondan daha büyük bir şey yoktu…

Okuduğunuz için teşekkürler

Fikirlerinizi paylaşmanız bizi çok sevindirir.
Yorum yazarak bizi daha iyi içerikler hazırlamak için destekleyebilirsiniz.

Düşüncelerini Paylaş



avatar

Kayıp Dünya

Kayıp Dünya Editörleri tarafından yayınlanmaktadır.

Yorum Yapılmamış

Yorum yazmak için tıklayın