5. Ders
Merhaba Arkadaşlar.. Bugün ders saatimizi öne aldık.. Gözlerinizi kapatıp kırda toplandığımızı düşünün. Yanımda bir buzluk, içinde biralar var.. Biriniz alın, açın, hem içelim hem sohbet edelim. Bu son dersimiz…
Malzeme’yi, Hedef Kitle’yi, Yazma Kurallarını, Öykülemeyi, Karakter Oluşturma’yı, Tema’yı anlatmaya çalıştım. Hepsinin toplamı olarak “görmek, değerlendirmek ve aktarmak” nasıl olur, buna odaklanmanızı sağlamaktı amacım. Tüm bunlar size, yaratırken kolaylık sağlamak ve yol göstermek içindi. Kullandığınız bir alet düşünün.. Araba olabilir. Normal hızla yol alıyorsunuz.. Yol üstündeki işaretler bir süre sonra dörtyol ağzına geleceğinizi ve yönleri gösteriyor. Sizin gideceğiniz yer sağda.. Bunu gördünüz. Kendiliğinizden yolun sağına geçer, hızınızı azaltır, sağa dönüş işaretini verirsiniz. Bunlar kendiliğinden olur. Düşünmeden.. Yazmak ta böyledir… Arabayla bütünleşmek gibi.. Konuyu, karakterleri, zamanı, mekânı ve kahrolası temayı kafanızdan şöyle bir geçirip, izleyeceğiniz yolu tespit eder ve yazmaya başlarsınız. Gerisi sizin çalışma şeklinize kalmıştır. Üçgenler ve daireler oluşturup, ana hatlarını kâğıt üzerinde belirlersiniz.. Bunlar teknik kısmı. Artık yeteneğinizin konuşma zamanı gelmiştir. Yazarken düşünmezsiniz.. Bilgileriniz içselleşmiştir.. Dünyanın en güzel kadınını ya da erkeğini yaratabilirsiniz.. Bu okuyucuların en rahat kabullendikleri tanım olacaktır. Sizi okurken kendi beynindeki güzel kadın / erkekle özdeşleştireceği için hedef on ikiden vurulmuştur. ( Mecnun’un uğruna yollara düştüğü Leyla’yı merak etmiş birileri. Arayıp bulmuşlar. Bakmışlar ki sıradan, özelliği olmayan bir genç kız. Dönüp Mecnun’a “Leyla’nı gördük.. Bir şeye benzemiyor.. Bizim köyde ona benzer bir sürü kız var.. Canına yazık, değer mi mecnun olmaya?” demişler.. Mecnun bir süre susmuş, derin bir “ah” çekmiş, sonra “siz, bir de onu benim gözümle görün” demiş.) Bu kısacık fıkradaki ana fikri görebildik mi? Bir kaç tane çıkabilir. Ben “gönül kimi severse güzel odur” diyorum.
Şimdi bir öykü aktarmaya çalışacağım: (Yazarı benim.) “Güneydoğu’dan göç eden geniş bir aile.. Dede – nene, ana – baba, iki çocuk.. Biri kız diğeri erkek. Baba ekonomik zorluklar içinde, çıkış yolu arar. Nenenin kışkırtması sonucu kızı yüklü bir başlık karşılığında beş çocuklu yaşlı bir adama vermeyi baba kabul eder.. Anne karşı çıkar. Çünkü bir kızı daha vardır, bu şartlarda evlendirilmiştir. Çok uzun zamandır görüşülmüyordur. Son gelen haberler M. şehrinde genelevde çalıştığı yolundadır. Büyük kızın yeri kesin olarak belirlenir. Alıp getirilir. Töreler gereği kızın öldürülmesi kaçınılmazdır.” Yaşanmış, gerçek bir öykü. Gelişmelerini izlediğim ve içimi acıtan bir öykü.
Öykü bu.. Sıradan, basit, sık rastladığımız ve maalesef kanıksadığımız bir yaşam öyküsü.. Benim mesajım, temam, ana fikrim “İnsan yaşamı törelerden daha önemlidir.” Hedef Kitlem: Her yaştan “yurdum İnsanı”.. Bunun dışında sunacağım kurum TRT.. Bağlayıcı kurallar var: Ülke politikasına aykırı olmayacak; dili akıcı ve düzgün olacak; kışkırtıcı mesajlar bulunmayacak; gelenek ve görenekler aşağılanmayacak; ölüm ve intihar özendirici olmayacak vs vs.
Dram yazıyorsanız onun da farklı kural ve teknikleri var: Öyle bir yerden başlamalıydım ki, “son”a yakın olmalıydı. Serimler ustaca yerleşmeli, kişiler açısından soru işaretleri kalmamalıydı..
Karakterlerim beş kişi.. ( Radyo Oyunu kuralı) Bu kişiler hem öyküyü anlatmalı hem temamı kanıtlamalıydı. Zaman 90’ların başı.. Türkiye Sosyo – ekonomik, politik, teknolojik hatta sağlık, ulaşım, iletişim vs. açısından o yıllarda nasıldı?
Beni izleyebiliyor musunuz?.. Bu derse kadar size, anlattıklarımı tekrarladım.Yeni bir şey buraya kadar yok: Şimdi sinyal müziği değişsin, davullar çalsın. Uyanalım. Çünkü öykünün, romanın, özellikle Dram Sanatı’nın can damarına geldik: ÇATIŞMA..
Şu anda bir “çatışma” örneğiyim.. Kendimle savaşıyorum.. Bu beş ders içinde anlatması bana en zor gelen nokta “çatışma konusunu basite nasıl indirgeyebilir, kafaların karışmasını nasıl engelleyebilirim?” noktasıdır.. Beynimden bilgilerimi geçirdim.. Kitaplardan yardım umdum. Sonuçta konuyu basite indirgemenin mümkün olmadığını gördüm. Ama yine de anlatmayı deneyeceğim.
Turgut Özakman Oyun ve Senaryo Yazma Tekniği adlı eserinde :
“Biri ya da bir şey, güçlü bir isteğin, amacın, düşüncenin, beklentinin veya bir işin önüne engel çıkarır ya da sürmekte olan ilişkiler düzenini, durumu sarsar. Kişinin kendisi de amacına ulaşmasına engel olabilir. Engeli yeni engeller izleyebilir. Benimsememe, destek vermeme paylaşmama, anlamama da bir çeşit engeldir. Dramatik karakter, sürdürücü özellik taşıdığı için bu engeli / engelleri gücüyle ya da zekâsıyla, ya da ikisiyle birden aşmaya çalışır, ya da ilişkiler düzenini, durumu korumaya, kurtarmaya çalışır. Karşı karakter – güç de engel olmaya, sarsmaya, zarar vermeye devam eder. Doruk sahnenin sonuna kadar sürecek olan bu karşılıklı çabalaraÇatışma diyoruz” demektedir. Kısaca Çatışma, bir isteğin, bir iradenin önüne engel çıkmasıdır. Bir kaç çatışma örneği vermek konuyu daha anlaşılır yapar sanıyorum:
“Çatışma” yı bu kadar basitleştirebildim.. Futbol karşılaşması da bir çatışmadır. Bu çatışmayı olduğu gibi yazarsanız, spor muhabiri olmaktan öteye geçemezsiniz. Robert De Niro’nun baş rolde olduğu bir film vardı.. Fanatik bir maç hastasını canlandırmıştı.. Gerilim yüklü bir film. Orada maç önemliydi ama arkasında yaratılan öykü daha güçlüydü.. Bir insanın yaşamı maçın sonucuna bağlanmıştı.. Spor karşılaşmalarından hoşlanmayan kişiler bile buradaki çatışmayı nefes nefese izlediler.
Ana hatlarıyla tekniğimiz bu kadar.. Derslerin bitmesi, bağlantımızın kesilmesi anlamını taşımıyor. Bir Kayıp Dünya okuyucusu olarak hep birlikte olacağız.. Bana doğrudan veya Forum yoluyla ulaşabilirsiniz.. Sorulara yanıt vermeye çalışırım.
Fantastik Öykü yazmayı hedefleyen arkadaşlarıma ne kadar sıkıcı (!) gelirse gelsin, farklı türde eserler ( özellikle tiyatro oyunları) okumalarını önermek istiyorum. Felsefe, Edebiyat ve Sanat birlikte yol almış, birlikte gelişmiş, Tarih ve Bilim onlara eşlik etmiştir.. Yazmak bir aşktır ama aşkı beslemezseniz açlıktan ölür. Yazmayı besleyecek tek yiyecekse okumaktır.. Okuyun, her şeyi okuyun. Bir yazar için, dağarcığındaki malzeme kesin olarak bir gün işine yarayacaktır. Gözlem yapın.. Her yerde.. Sevgilinizle çay içmeye gittiğiniz kafede bile.. Gözleriniz ondan başkasını görmezken bile, bir fırsat yaratıp gözleyin.. garsonu, müşterileri, kendinizi hatta sevgilinizi.. Karakterler yaratın kâğıt üzerinde… Bir gün onlarla ilgili aldığınız notlardan da bir öykü yaratacağınızı göreceksiniz..
Dersimiz bitmiştir arkadaşlar.. Ortalıkta bira kutusu, sigara izmariti, peçeteler kalmasın. Burayı bulduğumuz gibi bırakalım. Hoşça kalın.. Cevat Fehmi Başkut’un oyununda dediği gibi : Paydos!..
YARARLI KİTAPLAR:
METİN BİLGİSİ, GÜNAY Doğan, MULTİLINGUAL YAYINLARI
ELEŞTİREL OKUMA , ÖZDEMİR Emin, ÜMİT YAYINCILIK
DORİAN GRAY’IN PORTRESİ, WİLDE Oscar , CEM YAYINEVİ
OĞULLAR VE SEVGİLİLER, LAWRENCE D.H. OĞLAK YAYINLARI
LADY CHATTERLEY’İN SEVGİLİSİ, LAWRENCE D.H. CAN YAYINLARI
EDEBİYAT NEDİR?, SARTRE Jean Paul, PAYEL YAYINLARI
SENARYO KURAMI, ASLANYÜREK Semir, PAN YAYINCILIK
Okuduğunuz için teşekkürler
Fikirlerinizi paylaşmanız bizi çok sevindirir.
Yorum yazarak bizi daha iyi içerikler hazırlamak için destekleyebilirsiniz.
Yorum Yapılmamış