Apollon
Makale Mitoloji Mitoloji Makale

APOLLON VE DEFNE

Zeus ve Leto’nun oğludur Apollon. Hastaları iyileştirme sanatını insanlara öğreten, kimsenin gözünün ulaşamayacağı yerlere ok atabilen ve elindeki liriyle fresklere ve Yunan halkının kalbine imzasını atmış Işık ve Doğruluk Tanrısıdır. Tanrılarla insanlar arasında bağlar kurmuş ve insanlara Tanrılarla geçinme sanatının sırlarını öğretmiştir. Apollon’un adının önündeki “Phobios”, Tanrı’nın ışık saçan aydınlık varlığını dile getirir.

Defne, güzelliği dillere destan, kendi başına buyruk, inatçı ve gururlu dişi avcılardan biriydi. Babası, ırmak Tanrısı Peneios’du. Peneios kızının halinden yakınır ve bir evlat borçlu olduğunu söyler dururdu kızına durmadan. Ancak aldırmazdı babasının sözlerine Defne, gönlünü alırdı babasının her seferinde ve özendiğini söylerdi üç büyük bakire Tanrıçaya.

Apollon

Bir gün dolaşırken Apollon kendi ışığının aydınlattığı kırlarda, Defneyi gördü, dağınık saçları ve dizlerine kadar ancak inen alelade elbiseyle. Gözlerini alamadan birkaç dakika baktıktan sonra, Olimpostaki Tanrıçalara benzetti onu. Anlayınca niyetini Apollon’un, kaçmaya başladı Defne. Tavşan kovalayan bir tazı gibi kovalıyordu Apollon Defneyi. Koşarken de kim olduğunu anlatıyordu Apollon: “Sıradan bir çoban değilim ben Zeus’un oğluyum, koskoca bir Tanrıyım” diye bağırıyodu. “İlaçlar yaptım yabanıl otlardan, çare buldum insanların hasta bedenlerine ama çare olamaz şimdi bana hiçbiri” diye avını yakalamak üzere olan bir kurt gibi uluyordu adeta. Defne Apollon’un nefesini hissetmeye başlamıştı ensesinde. Biliyordu Tanrıların seçtiği ölümlü kadınların yada çocuklarının sonunu. İstemiyordu ne bir ölümlüyü ne de bir Tanrıyı. Gücü kalmamıştı artık, koşamıyordu, kaçamıyordu. Tek çare kalmıştı, yalvardı babasına tüm benliği ile;

Cezasını çekiyorum güzelliğimin
Irmakların gücü de sen gibi Tanrısalsa
Ne yap yap değiştir beni
Başka bir biçime koy beni baba,

diye yalvardı babasına. Daha sözlerini tamamlamamıştı ki, narin vücudunu yeşil yaprakların sarmaladığını, ellerinin dallara dönüştüğünü gördü. Ayakları kök olup toprakla buluştu. Apollon kollarına aldığı zaman kalbi çarpıyordu hala Defne’nin. Bakınca taze yapraklarına,

Yazık dedi Tanrı çok yazık
Saramadan yitirdim seni
Bari benim ağacım ol da
Yaprakların çelenk olsun kahramanlara
Ezgilerde, türkülerde anılsın bundan sonra
Yan yana adlarımız dedi.

Yasaktır Tanrıların sevgisine karşı çıkmak ölümlülere. Büyük kahramanlar da doğursalar Tanrılardan, karşı da çıksalar Tanrıların İsteklerine, kaderleri acıya gebedir ölümlülerin. Nereye kaçsalar yakalanır, avlanırlar ve uşağı olurlar Tanrılar tarafından alınlarına çizilen kaderin.

Okuduğunuz için teşekkürler

Fikirlerinizi paylaşmanız bizi çok sevindirir.
Yorum yazarak bizi daha iyi içerikler hazırlamak için destekleyebilirsiniz.

Düşüncelerini Paylaş



avatar

Şila YOSULÇAY

6 Temmuz 1978 yılında, Ankara'da doğdum. 7 yaşından itibaren şiir yazmaya başladım. 10 yaşında yine şiir yazmak üzere kalemi elime almışken şu satırları yazdım: "Hayat bir sahnedir ve insanlar bu sahnedeki geçici oyunculardır." Tabii Shakespeare okumaya başladığım zamanki hayal kırıklığımı ifade edemem. İşte bu meraktan dolayı, Başkent Üniversitesi'nde Amerikan Kültürü ve Edebiyatı okudum. O zamanlar Kayıp Dünya ile tanıştım ama yüksek lisans araya girince, zamansızlıktan, Kayıp Dünya da adı gibi kayıplara karıştı. Bilkent Universitesi'nde hazırlık hocası olarak geçirdiğim 5 yoğun yıl boyuncada hikâye anlatmaya zamanım olmadı. Şimdi Sabancı Üniversitesinde öğretim görevlisiyim ve yeniden hikayeler anlatarak, kaybettiğim bu dünyayı tekrar bulmayı umut ediyorum.

Yorum Yapılmamış

Yorum yazmak için tıklayın

Son Yazılarımız

44. Sayı Spotify’da

44. Sayı Spotify'da