Bilimkurgu Ön Okuma Ön Okuma

Ön Okuma: “Caliban’ın Savaşı” – Enginlik Serisi 2. Kitap

Caliban’ın Savaşı (Enginlik Serisi 2. Kitap)

Yazar: James S.A.Corey
Orijinal Adı: Caliban’s War
Çevirmen : Cihan Karamancı
Sayfa Sayısı : 550
İthaki Yayınları – Aralık 2013

“Eğer müthiş karakterler içeren ve gerçek uzayda geçen bilimkurguları seviyorsanız, buna bayılacaksınız.”
—Jo Walton

The Expanse televizyon dizisinin (2. sezon) esinlendiği serinin ikinci kitabı.

Dış gezegenlerin tahıl Ganymede’de Mars donanma piyadesi tüm müfrezesinin canavarımsı bir süper asker tarafından katledilmesine tanık olur. Dünya’da yüksek mevkiden bir siyasetçi gezegenlerarası bir savaşın çıkmaması için uğraşmaktadır. Ve uzaylı bir protomolekül Venüs’ü işgal ederek gezegende muazzam ve gizemli değişimlere yol açarken bir yandan da güneş sistemine yayılma tehdidince bulunmaktadır.

Uzayın uçsuz bucaksız boşluğundaysa James Holden ile Rocinante’nin mürettebatı Dış Gezegenler İttifakı adına huzuru sağlamaktadırlar. Onlar savaşır pençesindeki Ganymede’de kayıp kızını bulması için bir bilim adamına yardım etmeyi kabul ettiklerinde insanlığın geleceği, tek bir geminin çoktan başlangıç olabilecek bir uzaylı istilasını engelleyip engelleyemeyeceğine bağlı hale gelir…

 

ÖN OKUMA

AÇILIŞ

MEI

“Mei? Dedi Bayan Carrie. “Lütfen artık resim yapmayı bırak. Annen geldi.”

Öğretmeninin ne dediğini anlaması Mei’nin birkaç saniyesini aldı. Kelimeleri bilmediği için değil – artık dört yaşındaydı ve bir bebek değildi. O kelimeler tanıdığı dünyaya uymadığı için. Annesi gelip onu alamazdı. Annesi Ganymede’i terk edip Ceres İstasyonu’na taşınmıştı, çünkü babasının deyimiyle yalnız kalmaya ihtiyacı vardı. Sonra Mei’nin kalp atışları hızlanmaya başladı. Annem geri geldi, diye düşündü.

“Anne?”

Bayan Carrie’nin dizi, küçük boy resim sehpasının önündeki Mei’nin vestiyer kapısını görmesine engel oluyordu. Kırmızı, mavi ve yeşil renklerin avuçlarında birbirine karıştığı Mei’nin elleri parmak boyasıyla yapış yapıştı. Kız öne eğildi ve ayağa kalakrken destek almak kadar onu önünden çekmek için de elini Bayan Carrie’nin bacağına attı.

“Mei!” diye bağırdı Bayan Carrie.

Mei kadının pantolonunda bıraktığı boya lekesine ve onun koyu tenli geniş suratındaki kontrollü öfkeye baktı.

“Üzgünüm Bayan Carrie.”

“Önemli değil,” dedi öğretmeni, aslında öyle olduğunu, yine de Mei’nin cezalandırılmayacağını ifade eden sert bir sesle. “Lütfen gidip ellerini yıka ve sonra boyalarını kaldır. Ben annene verebilesin diye resmini aşağı indiririm. Bu bir köpek mi?”

“Bir uzay acanavarı.”

“Çok hoş bir uzay canavarı olmuş. Şimdi lütfen gidip ellerini yıka tatlım.”

Mei başını sallayıp döndü ve resim önlüğünü bir hava kanalının ucuna takılmış bir bez parçası gibi dalgalandırarak banyoya koştu.

“Sakın duvara dokunma!”

“Üzgünüm Bayan Carrie.”

“Ellerini yıkadıktan sonra onu da temizle.”

Mei’nin suyu sonuna kadar açmasıyla birlikte birbirine karışmış olan renkler cildinden akıp gitti. Küçük kız yere su damlatıp damlatmadığına aldırış etmeksizin ellerini üstünkörü kuruladı. Sanki yerçekimi yön değiştirmişti de onu aşağıdaki zemin yerine kapıya ve antreye doğru çekiyordu. Mei duvardaki parmak izlerinin çoğunu silerken, sonra da boya kapılarını alelacele kutusuna ve kutuyu da rafa kaldırırken diğer çocuklar heyecanını paylaşarak onu seyrediyorlardı. Küçük kız Bayan Carrie’nin yardımını beklemeden resim önlüğünü başından sıyırıp çıkardı ve geri dönüşüm bidonuna tıkıştırdı.

Bayan Carrie’yle beraber antrede bekleyen diğer iki yetişkinin ikisi de annesi değildi. Elinde nazikçe tuttuğu uzay canavarı resmiyle ve yüzünde kibar bir tebessümle bekleyen ilki, Mei’nin tanımadığı bir kadındı. Diğeriyse Doktor Strickland’dı.

“Hayır, tuvalete gitme konusunda çok başarılı,” diyordu Bayan Carrie. “Elebette arada sırada kazalar olmuyor değil.”

“Elbette,” dedi kadın.

“Mei!” dedi Doktor Stricckland, boyu neredeyse Mei’ninkine yaklaşıncaya kadar eğilerek. “En sevdiğim küçük kız nasılmış bakalım?”

“Annem-“ diye başladı Mei, fakat nerde diyemeden önce doktor Strickland onu kollarına aldı. Adam babasından daha iriyarıydı ve tuz gibi kokuyordu. Strickland kızı biraz arkaya yatırarak onu karnından gıdıkladı ve Meri konuşacak hali kalmayana kadar güldü.

“Çok teşekkürler,” dedi kadın.

“Sizinle tanışmak bir zevk,” dedi Bayan Carrie, kadının elini sıkarak. “Mei’nin derslerimize katılması bizi çok mutlu ediyor.”

Doktor Strickland kızı gıdıklamayı sürdürdü; ta ki Montessori’nin kapısı hava geçirmeyecek biçimde arkalarından kapanana dek. Mei ancak ondan sonra soluklanabildi.

“Annem nerede?”

“ Bizi bekliyor,” dedi Doktor Strickland. “Seni hemen ona götürüyoruz.

* * *

“Resmimi isterim,” dedi Mei. “onu sana yapmadım. Anneme yaptım.”

Kadın onun varlığını bile unutmuşçasına elindeki resme baktı, sonra da kağıdı açtı.

“O annemin uzay canavarı,” dedi Mei. Kadın bu sefer gülümsedi. Resmi Mei’ye doğru uattı ve Mei onu hemen kaptı. Öyle yaparken kağıdı biraz buruşturduysa da bunu umursamadı. Kollarını tekrar göğsünde kavuşturdu ve kaşlarını çatıp homurdandı.

“Uzay canavarlarından hoşlanır mısın çocuk?” diye sordu kadın.

“Annemi istiyorum.”

Kadın ona yaklaştı. Yapma çiçekler gibi kokuyordu ve parmakları çok inceydi. Mei’yi alıp yere bıraktı.

“Benimle gel çocuk,”dedi kadın. “Sana bir şey göstereceğim.”

Kadın yürüyüp giderken Mei bir anlığına tereddüt etti. Kadından hoşlanmamasına rağmen yalnız kalmaktan daha az hoşlanıyordu. Onu takip etti. Kadın kısa bir koridorda ilerledi, eski moda bir hava kilidine benzeyen büyük bir metal kapının tuş takımına bir kod girdi ve kapı savrularak açıldıktan sonra oradan içeri girdi. Mei onu takip etti. Yeni oda soğuktu. Mei bulunduğu yerden hoşlanmadı. Odada bir muayene masası olmayıp yalnızca akvaryuma benzer büyük bir cam kutu vardı. Fakat bunun içi kuruydu ve orada oturan şey bir balık değildi. Kadın eliyle Mei’ye yaklaşmasını işaret etti ve küçük kız yaklaşınca da camı sertçe tıklattı.

Kutunun içindeki şey sesi duyunca başını kaldırdı. Yaratık bir adamdı, fakat çıplaktı ve teni hiç de bir tene benzemiyordu. Başının içinde bir ateş yanıyormuşçasına gözleri mavi bir ışıkla parlıyordu. Ve ellerinde bir terslik vardı.

Adam cama doğru uzandı ve Mei çığlık atmaya başladı.

Okuduğunuz için teşekkürler

Fikirlerinizi paylaşmanız bizi çok sevindirir.
Yorum yazarak bizi daha iyi içerikler hazırlamak için destekleyebilirsiniz.

Düşüncelerini Paylaş



avatar

Kayıp Dünya

Kayıp Dünya Editörleri tarafından yayınlanmaktadır.

Yorum Yapılmamış

Yorum yazmak için tıklayın