Makale Mitoloji Mitoloji Makale

PROMETHEUS

Kanla kızıllaşmış bir kartal gelecek,
Çağrısız bir konuk gibi çökecek şölene.
Gün boyunca gövdeni parçalayıp,
Kararmış ciğerini yiyecek öfkeyle

Prometheus… Yunan tanrıları içinde belki de insanlara en yakın olanı. İnsanlara bir çok hediye vermiş ve karşılığında tüm tanrılarının öfkesini çekerek sonsuz işkencelere mahkum edilmiş iyi yürekli bir tanrı. Öncelikle kimdir bu Prometheus;

Zeus gelip de onları dünyadan sürmeden önce dünyayı büyük tanrılar olarak bilinen Titanlar yönetirmiş. Hem çok iri yapılı hemde çok güçlü olan bu büyük tanrıların sadece bir kaçı destanlarda isimleriyle anlatılır. Yer küreyi sırtında taşıyan Atlas yada dünyayı sardığına inanılan ırmak tanrısı Okeanos. İşte bu büyük titanlardan biri olan Iapetos’un oğlu olan Prometheus’da bu titan soyundan gelmektedir. Tanrıların tanrısı Zeus’un babası da bu titanların en güzlüsü olan Kronos’tur. Kronos daha Zeus doğduğunda onun kendi sonunu hazırlayacağını biliyordu ama kadere engel olamadı ve oğlu gelerek tahtından etti onu.

Prometheus’un destanlarda girişi Zeus’u kızdırması ve ilk kadının yaradılışıyla başlar. Zeus dünyayı Titanlardan temizleyip tüm tanrıları düzene soktuktan sonra yaradılış çağı başlamıştı. Bu yaradılış çağı bir çok tarihçi ve Mitoloji bilimcileri tarafından iki ayrı efsane olarak işlenmiştir. Ben sadece bunun sonucundan bahsedip, yaradılış konusuna çok fazla girmek istemiyorum. Tüm yaradılış efsanelerinin sonunda beşinci soy diye bilinen ve şu andaki bizim soyumuzun ataları olarak bilinenler yaratıldı. Ama sadece erkeklerden oluşmaktaydı bu soy. İşte bu çağda yaşayan beşinci soyun insanları Zeus’u kızdırarak onlardan ateşi geri almasına neden olmuşlardı. Zeus o kadar kızdı ki, ateşle birlikte iyileşebilme özelliklerini de insanlardan aldı. Prometheus tanrıların tanrısına ilk burada karşı gelmiş ve tanrısal ateşi insanlara geri ulaştırmak için Olympos dağından çalmıştı.

Zeus, tanrıların tanrısı, böyle bir ihaneti asla cezasız bırakır mı? Öyle bir oyun oynadı ki, hem insanlara hem de Prometheus’a. Tanrıların tanrısı tüm güzellikleri bir araya toplayarak ilk kadını yarattı. Zeus diğer tanrı ve tanrıçalardan onun için armağanlar vermelerini istedi. Aphordite güzelliğini , Athena zekasını, Apollon bilgeliği verdi. Ama hiçbir şey kadının merakının önüne geçmeye yetmedi. Bu yaratılan ilk kadına Zeus “herkesin armağanı” anlamına gelen Pandora ismini verdi. Bu güzel “felaket” yaratılınca Zeus onu yeryüzüne indirdi. Böylece kadınla erkek arasındaki büyük mücadele başlamış oldu.

Prometheus Zeus’un yapacaklarını tahmin ederek, kardeşi Epimetheus’a tanrıların tanrısından gelecek armağanları almamasını söyledi. Çünkü Prometheus biliyordu ki öc alma isteğiyle yanan Zeus onun için çok büyük cezalar planlamaktaydı. Prometheus’un tüm uyarılarına rağmen, Pandora Epimetheus’un sarayına ayak bastığında tüm uyarıları bir anda silmeyi başaran güzelliğiyle kralı kendine hemen hayran bıraktı. Sarayda yaşadığı günler boyunca kendisine Zeus tarafından verilen ve kesinlikle açılmaması emredilen sandık onun ilgisini hep çekti. İşte kadının merakı burada Apollon’un kendisine verdiği bilgelikten ve Athena’nın kendisine verdiği akıldan daha önce geçerek Pandora’yı pençesine aldı. Pandora tüm emirleri unutarak sandığı açtığında yaptığı hatanın ne kadar büyük olduğu geçte olsa fark etti. İnsanlığa zarar verecek olan hastalık, acılar, kederler, kötülüklerin tamamı çıktı ve insanlığa musallat oldu. Pandora son anda sandığı kapatmayı başardı ve sadece insanlığın elinde tek güzel şey kaldı Umut. O günden sonra insanlar tüm kötülüklere umut ederek karşı durmayı başarmışlardır.

Bu Zeusun insanlığa verdiği cezaydı. Bir de Prometheusa verdiği bir ceza vardı ki yıllarca sürecek. Prometheus Kafkas dağına büyük bir kayaya Ateşin tanrısı, demirci ve tanrıların silahlarının yapıcısı Hephaistos tarafından yapılan kırılmaz büyük zincirlerle bağlandı. Zeus tarafından yaratılan büyük bir kartal her gün sabahtan gelecek ve vücudunu didik didik edip karaciğerini yiyecek, bu büyük acılar akşam vakti dinecek. Ama Prometheus’un acısı çok uzun süre dinmemiş, titanlardan biri olan Prometheus ölümsüz olduğu için ölme lüksüne sahip değilmiş. Her gece tekrar vücudu kendini yenileyip eski haline geliyor ve yeniden kartal gelip ona acılar veriyordu. Zeus’un bu acılı cezayı aslında Prometheus’un bildiği bir sırrı ona söyletmek için verdiğine inanılır ama sır nedir ya da Zeus bu sırrı onun ağzından alabilmiş midir, kesin bir bilgi yok. Sonuç olarak uzun yıllar sonunda Zeus’un efsanelere konu olan oğlu Herakles (Hercules) gelip zincirleri kırarak ve kartalı öldürerek Prometheus’u serbest bırakmıştır. Aslında efsanelerde Herakles’in bunu yapmasını Zeus’un bizzat istediği belirtilir ama cezadan neden vazgeçmiştir işte bu sorunun cevabı verilmez. Belki de Zeus zaman geçtikçe kalbini kaplayan buzlardan kurtulmaya başlamıştır, kim bilir.

Efsane böyle anlatıyor bize Prometheus’un başından geçen olayları. Burada efsaneye ait üzerinde durulması gereken birkaç nokta var bence. Birincisi Prometheus’un insanlara neden yardım ettiğidir.

Prometheus’un titanlarla olan savaşta Zeus’a yardım ederek kendi soydaşlarıyla birlikte yer yüzünden kovulmaktan kurtulmuştu. Daha sonra ise Zeus’un işlerine karışarak onun tüm öfkesini üzerine çekmişti. Ve tüm öfkeyi sırf insanlara yardım etmek için yaptı. Yazının başında da bahsettiğim gibi iki adet yaradılış hikayesi vardır ki bir tanesi Prometheus ve kardeşi üzerine kuruludur. Efsaneler Zeus’un dünyayı doldurmak için yaratılacak olanları yaratma görevini iki kardeş titana vermişti. Abisinin aklından pekte nasiplenmemiş olan Epimetheus hayvanları ilk önce yaratıp tüm iyi özellikleri armağan olarak onlara verdi. Çeviklik, cesaret, kuvvet, kurnazlık, kürkler, tüyler, kanatlar, kabuklar. Sonuçta insanlara pek bir şey kalmayınca hatasını anlayıp Abisine koşarak yardım istedi. Tanrılardan daha zeki olan Prometheus düşünüp bunun çözümü olarak güneşten bir parça alarak ilk kez ateşi verdi insanlara kürklere ihtiyaçları olmasın diye ve onlara soylu tanrılara benzer bir biçim verdi. İşte ilk kez ateşi Prometheus sunmuştu insanlara, yani kendi yarattığı tasarladığı varlıklara. Bu büyük ve soylu titan yarattıklarının Zeus’un elinde acı çekmesini istemediği içinde Zeus’a karşı gelip ikinci kez ateşi onlara getirmişti.

Yunan tanrıları ve efsaneleri incelendiğinde böyle bir bağlılığı Prometheus haricinde hiç bir tanrıda bulamazsınız. Daha önceli yazımda değindiğim Troya savaşı bunun en güzel örneğidir. Tanrılar savaş sırasında devamlı taraf değiştirmiş , aklıyla tanrıların içinde sivrilen Athena bile çok sevdiği Oddyseus’a rağmen Yunanlıları denizlerde felakete sürüklemişti. Bu sadakat daha sonradan Prometheus’un yunan halkı tarafından çok sevilmesine kendisine tapınılmasına ve saygı duyulmasına sebep olmuştu.

Efsanedeki bir başka üzerinde durulması gereken nokta ise bence Pandora ve kutusu. Yıllarca insanlar kendi zayıflıkları ve tanımlayamadıkları tüm doğa olayları için bir efsane yazma konusunda tüm hünerlerini göstermişlerdir. İşte bunun sonucunda Pandora ve kutusu çıkmıştır. Efsane, kadınların erkeklerin baş düşmanı olarak görülmesine ve tüm kötülüklerden sorumlu tutulmasına yol açmıştır. Aslında kutsal dinler göz önüne alınınca Hz. Adem’i kandıran da bir kadın olan Hz. Havva’dır. Ve cennetten kovulmalarıyla biten olayların başlangıcını hazırlamıştır. Tüm eski inanışlar kadınların korkulması uzak durulması gereken varlıkları olduğunu söylemekte ve bunu desteklemek içinde efsaneler yazmaya devam etmektedir. Yunan mitlerinde dikkate değer bir şekilde efsanelerin kötü karakterleri genelde kadınlardır. Odysseus’u tutsak eden, Troya’nın yıkımına neden olan insanlığa tüm kötü özellikleri kutusunu açarak getiren pandora da dahil hepsi kadındır. Bu kadınlara yüklenmenin temel nedeni ise kadınların kurnazlığından erkeklerin çekinmesidir bence…

Son olarak bu Yunan mitleri ve diğer dinlerde geçen kadınların bu kötüyü temsil etmesi olgunsun tartışmaya açık olduğu belirtmek isterim. Verilen tüm bilgiler mitoloji efsaneleri ve destanlardan alıntıdır. Eğer ilgilenen olursa Forum alanında bu konuyla ilgili bir tartışmada açmak isterim. Sizlerin fikirlerini almak gerçekten güzel olacaktır. Bu aylık bu kadar herkese hayatta başarılar…

Okuduğunuz için teşekkürler

Fikirlerinizi paylaşmanız bizi çok sevindirir.
Yorum yazarak bizi daha iyi içerikler hazırlamak için destekleyebilirsiniz.

Düşüncelerini Paylaş



avatar

Kenan YILMAZ

1981 Ankara doğumluyum, 2001 – 2007 arası olan altı yıllık dönem hariç tutulursa da uzun süredir Ankara’da yaşamaktayım. Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat bölümünden mezun olduktan sonra Eskişehir’i büyük bir üzüntü ile geride bırakıp Ankara’ya dönmüş bulunmaktayım. 1993’den bu yana bilgisayar, frp ve mitolojilerle uğraşıyorum. Anadolu Üniversitesinde 3 yıl kadar Frp topluluğunun yönetim kurulunda görev aldım ve bu süreç içinde eski bir çok KayıpDünyalıyıda misafir etme şansımızın olduğu üç güzel convention düzenlenmesinde katkılarım bulundu. 1998 yılından bu yana orasından burasından KayıpDünyanın içinde yer alıyorum. Ankara’da yapılan toplantılardan birine giderek Orta Dünya cafe’de tanıştım KayıpDünya’lı arkadaşlarımla. O toplantıdan bu yana da bu güzel yapının içinde yer almaya çalıştım.

KayıpDünya sayfalarında sizlere elimden geldiğince Yunan Mitolojisi başta olmak üzere çeşitli kültürlere ait mitolojileri tanıtmaya çalışacağım, fırsat buldukça da belki bir makale şeklinde, belki bildiğim bir şeyleri sizlerle paylaşarak ya da kısa bir öykü şeklinde Frp konusuna da el atmaya çalışacağım.

Tekrar KayıpDünya içinde yer almak benim için büyük bir mutluluk umarım uzun süreler boyunca bu sayfalardan birlikte bir şeyleri paylaşabiliriz.

Yorum Yapılmamış

Yorum yazmak için tıklayın

Son Yazılarımız

44. Sayı Spotify’da

44. Sayı Spotify'da