Makale Mitoloji Mitoloji Makale

YUNAN TANRILARI – 2

Herkese bir kez daha merhaba… Hatırlayacağınız gibi geçen sayıda Yunan Tanrılarının soyları ve on iki büyük Olymposlular hakkında yazıma başlamıştım ve bu büyük tanrıların ilk üçünün anlatımını tamamlamıştım, şimdi kaldığımız yerden diğer dokuz Olymposluyu tanımaya devam edelim.

Hades

Zeus’un üçüncü kardeşi olan Hades aslında Olymposlu olmasına rağmen Olympos dağının yüce tepelerindeki tanrılar sarayına en az uğrayan tanrıdır. Çok nadir giderdi oraya. Zeus tanrısal görevleri kardeşleri arasında paylaştırırken Hades’a yer altı dünyasını yani ölüler diyarını yönetme işini verdi. Belki de Zeus’un bu görevi Hades’ı vermesinin en önemli sebebi Hades’ın çok acımasız oluşuydu. Bence de ölüler diyarıyla ve devamlı sızlanan bir yer altı dolusu ruhla uğraşmak için acımasız olmak en gerekli özellik olmalı.

Yeraltının tüm madenlerini de elinde bulundurduğu için Yunanlılar arasında zenginliklerin tanrısı da denirdi Hades’a. Hades yeryüzüne Olymposa uğradığından da daha seyrek uğrardı. Bu ziyaretlerinin en önemlisinde ise karısı olan Persephone’u görmüş ve kendine eş olarak seçmişti. Daha sonra onu yer altı dünyasına kaçırdığı için kızın annesi olan Demeter ile aralarında ciddi problemler yaşanmıştır ama bu uzun bir hikaye ve konumuz şimdi bu değil. Daha sonraki bir sayıda bu konuya ayrıca değineceğim.

Hades’in giydiğinde kendisini görünmez yapan çok ünlü bir başlığı vardır. Ölüler dünyasının efendisi diğer tanrılarılar tarafından pek sevilmezdi bunun en önemli nedeni acımasız oluşu olsa gerek. Ama adaleti seven bir tanrıydı Hades korkunçtu ama kötü değildi. Simgeleri Boynuz ve görünmezlik miğferinin temsili resmiydi.

Athena (Pallas Athena)

Zeus’un kızı olan Athena aynı zamanda yüce Zeus’un en sevdiği çocuğudur da çünkü Zeus Athenayı annesiz olarak dünyaya getirmiştir. Athena bir bebek olarak değilde büyümüş olarak ve zırhlar içinde meydana çıkmıştır. Zeus kafasının içinde yaratmış ve en sonunda doğum anı geldiğinde Hephaistosa kafasına vurarak yardım etmesini istemiştir. Ve sonunda Athena zırhlar içinde görkemli bir şekilde çıkmıştır babasının kafasının içinden.

Savaşmayı çok seven ve bazen çok inatçı ve katı olabilen bu tanrıça aslında ülkeyi saldırılardan koruyan bir şehir tanrıçasıdır. Kendi adını verdiği Atina şehri tanrıça Athena’nın şehridir. Atları kendi şehrinin halkı için ilk ehlileştiren oydu. El sanatları ve tarımın koruyucu olarak da bilinir tanrıça Athena.

Zeusun en sevdiği çocuğu olarak her zaman onun yanında olan tanrıça Athena , yüce Zeusun şimşekleri ve kalkanının da taşıyıcısıdır.

Tanrıça Athena üç bakir tanrıçadan biridir. Ve en önemlisidir. Akıl ve mantığın temsilcisi olarak bilinir. En fazla adını Homeros’un büyük destanları olan İlyada ve Odessia da duyarız. Simgeleri ise kalkan, kendi yarattığı ağaç olan zeytinin dalı, mızrak ve baykuştur.

Apollon

Ey Apollon, doğruluk tahtından,
Dünyanın kalbindeki yerinden
Sesleniyorsun insanlara.
Hiç yalan söylenmiyor, Zeus’un buyruğuyla,
Doğruluk sözünü karartacak göle yok.
Ölümsüz bir hakla mühürledi Zeus
Apollon’un onurunu, konuştuğu zaman
Herkez inansın diye sarsılmaz bir inançla.

Yunan tanrılarının en fazla Yunan olanıdır Apollon. Yunanistan’ın Delos adasında dünyaya gelmiştir. Tanrıların en yücesi Zeus ve Leto’nun oğludur. Yukarıdaki şiirde de anlatıldığı gibi yalanı bilmeyen ışık tanrısı olarak bilinir. Burada ufak bir not geçmek istiyorum gene önemli bir tanrı olan güneş tanrı Helios ile karıştırılmamalıdır. Çok iyi bir okçu olan Apollon gümüş yayın efendisidir. Aynı zaman da müziğin ve güzel sanatların tanrısı olan Apollon liriyle Olymposluları eğlendirir. Apollon’un bir diğer adı olan Phoibos zaten ışıldayan anlamına gelir.

En önemli tapınağı olan Delphoi dünyanın ortası olarak bilinir. Ve yunan mitlerinde çok önemli bir yere sahiptir. Kehanetin merkezi olan tapınak sorularına yanıt arayanların, doğruyu arayanların dünyanın her yerinden ziyaret ettiği bir merkezdi. Tanrıların isteklerini insanlara ileten ve genelde arabulucu rolü oynayan hep Apollondur. Ağacı Defnedir, lir müziği ne kadar sevdiğini simgeler. Hayvanların çoğu onun için kutsaldı ama yunus ve kargaya daha çok önem verirdi.

Artemis

Apollon’un ikiz kız kardeşidir. Olymposun bir diğer bakir tanrıçasıdır. Eline erkek eli değmemiştir.Yunan mitlerinde adına pek sık rastlanmayan bir tanrıçadır. En önemli özelliği avlanmayı çok sevmesiydi. Bir kadın olmasına rağmen tüm erkeklerden daha iyi avlanırdı. Zaten Yunanlılar arasında Başavcı denirmiş kendisine.

Genel olarak katı yürekli gösterilmesine rağmen Gençleri ve çocukları severdi. Ama kendisine talip olmak talihsizliğini gösterenlere hiç acımazdı. Gümüş okları hedefini hiç ıskalamazdı. Nasıl ki kardeşi Apollon ışık ve güneşin simgesiyle Artemiste ayın simgesi olarak bilinirdi. Ama gene burada ufak bir hatırlatma yapmak isterim gerçekte ay tanrıçası olan Selene ile karıştırılmamalıdır.

Sedir ve Selvi ağacı kutsaldı kendisi için. Vahşi hayvanların hepsini severdi ama geyik kutsal hayvanı olarak belirtilmiştir.

Aphrodite

Tüm dünya üzerinde Zeustan sonra en fazla tanınan ismi bilinen Olymposlu sanrım Aphroditetir. Hem ölümlülerin hem de ölümsüzlerin arasında en güzeli olan aşk tanrıçası.Kimse onun büyüleyici kahkahasına karşı koyamazmış.

Aphrodite’in doğumu ile ilgili birkaç efsane vardır ama bunların en fazla inanılanı Zeus’un babası olan Titan Kronos kendi babası olan Uronos’u tahtından indirirken hayalarını keserek denize atmış ve denizde yıllarca sürüklenen bu hayalardan Aphrodite’in çıktığına inanılmıştır. Deniz köpüklerinin içinden çıktığına inanılmasına bir başka sebepte Aphros kelimesinin Yunanca da köpük anlamına gelmesidir.

Tüm Yunanlılar sevginin onunla geldiğine fırtınanın, rüzgarın o görününce kaçtığına inanırlar. Çiçekler topraklarda onun için açar denizdeki dalgalar kahkahalar atarlar onun için. Onsuz sevginin ve mutluluğun olması mümkün değildir Yunanlılara göre.

Ateşlerin tanrısı topal ve çirkin olan Hephaistos’un karısıdır. Aslında kocasını bir çok defalar aldatmıştır ama bu hiçbir zaman gün ışığına çıkmaz. Mersin kutsan ağacı, hayvanlardan ise kuğu ve serçe onun için kutsaldır.

Hermes

Yunan mitlerinde en sık adı geçen başka bir tanrıda Hermestir. Babası Zeus Annesi ise Atlas’ın kızı olan Maia’dır. Ayaklarında kanatlı sandallar başındaysa kanatlı bir başlık ve elinde de kanatlı bir asa bulunurdu. Babasının habercisi olan Hermes tanrılar arasında en hızlı olanıdır. Onun kadar hızlı başka bir yaratık yoktur Yunan mitlerinde.

Çok zeki ve kurnaz olan Hermes aynı zaman da hırsızlar kralı olarak da bilinir.

Sabahleyin erkenden doğdu,
Akşam çökünceye kadar çalmıştı bile
Apollon’un sürülerini.

Daha bir günlükken Apollon’un sürülerini çalmıştı. Zeus araya girmeseydi Apollonla aralarında ciddi problemler yaşanabilirdi. Zeus sürüleri sahibine iade etmiş ve Hermes de kaplumbağa kabuğundan yaptığı müzik aletini yani liri Apollon’a hediye ederek gönlünü almıştır doğruluğun tanrısının.

Ticaretin tanrısı, tüccarların tanrısı da denir Hermes için. Ölülere son yolculuklarında kılavuzluk eden de odur. Etrafına Yılanlar dolanmış Kanatlı bir asa onun simgesidir.

Ares

Zeus ve Hera’nın oğlu olan Ares, Yunan mitlerinde savaş tanrısı olarak bilinir. Çok katı yürekli kinci bir tanrı olan Ares aynı zamanda korkaktır da. Savaş alanında bir çok kez yaralandığı için arkasına bakmadan kaçtığı görülmüştür.

Savaş alalına yalnız başına inmez. Kız kardeşi Kavga, onun oğlu Çekişme ve üç önemli adamı olan Yılgı, Titreyiş, Ürküntü ona savaş alanında eşlik eder. Hepsi birden inerse yer yüzüne yer yüzünde kandan yeni bir ırmak doğar. Her yeri titreten savaş çığlıkları ve kılıç sesleri duyulur.

Diğer tanrılar kadar adına sık rastlanmaz Ares’in. Zaten ne Yunanlılar ne de Romalılar sever bu kötü tanrıyı. Kendine tapınacak bir halk bile bulamamıştır. Ve savaşın yıkıcı öfkenin simgesi olmaktan öteye gidememiştir. Gerçi ne kadar iyi savaştığı da tartışılır. Genelde Athen’a savaş alanında hüsrana uğratmıştır savaş tanrısını. Kutsal hayvanı Akbaba tam ona yakışan bir simge olmuştur.

Hephaistos

Ateş tanrısı çoğu anlatımda Hera’nın oğlu olarak geçer. Zeus’un Athena’yı tek başına yaratmasını kıskanan Hera Hephaistos’u tek başına dünyaya getirmiştir. Tüm güzel ve yakışıklı Olymposlular içinde tek çirkin olanıdır. Ama bu çirkinlik sadece dış görünüşüne yansımakla kalmış ve çok sevecen iyi yürekli bir tanrı ortaya çıkmıştır.

Hem ölümlü hem de ölümsüzler arasında büyük saygı görür ve çok sevilirdi. Hephaistos hatta karısını savunmak amacıyla bu çirkin yaratığı göklerden fırlatıp sakat kalmasına neden olan Zeus bile yaptığına sonradan pişman olmuştur. Bu sakatlık tek bacağının topal olmasına neden olmuştur.

Bütün ölümsüzlerin giydiği zırhları, kullandığı silahları Hephaistos hazırlamıştır. Yanardağların altında bulunan büyük demir ocaklarında bazı iyi yürekli devler ona yardım ederlermiş. Daha öncede bahsettiğim gibi güzelliğin simgesi olan Aşk tanrıçası Aphroditele evlidir. Demircilerin tanrısı olan Hephaistos şehirlerde çok sevilirdi. Demirci Örs’ü bu tanrının simgesidir.

Hestia

Yunan mitlerinde en az yer tutun tanrıça Hestia Zeus’un kız kardeşidir. Athena ve Artemis gibi bakir bir tanrıçadır Hestia. Tüm yemekler ona bir sunuyla başlar. Evin ve yuvanın koruyucu olarak bilirin.

Her şehirde adına kutsal bir ocak bulunur ve bu ocağın ateşi asla söndürülmez. Yeni bir şehir kurulacağında ise bu ocaklardan alınan ateşlerle yeni şehrin ocağı yakılır.

Evet bu aylıkta bu kadar. Böylece on iki büyük Olymposluyu tanımış olduk. Bunların haricinde sıkça tapınılan iki büyük yer yüzü tanrısı vardır. İkisi de önemli hikayelere konu olmuş. Demeter ve Dionysos.

Son olarak Tüm okuyucuların yeni yılını şimdiden kutlamak ve adet olduğu üzere yazılar hakkındaki eleştirilerinizi beklediğimi belirtmek istiyorum.

Okuduğunuz için teşekkürler

Fikirlerinizi paylaşmanız bizi çok sevindirir.
Yorum yazarak bizi daha iyi içerikler hazırlamak için destekleyebilirsiniz.

Düşüncelerini Paylaş



avatar

Kenan YILMAZ

1981 Ankara doğumluyum, 2001 – 2007 arası olan altı yıllık dönem hariç tutulursa da uzun süredir Ankara’da yaşamaktayım. Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat bölümünden mezun olduktan sonra Eskişehir’i büyük bir üzüntü ile geride bırakıp Ankara’ya dönmüş bulunmaktayım. 1993’den bu yana bilgisayar, frp ve mitolojilerle uğraşıyorum. Anadolu Üniversitesinde 3 yıl kadar Frp topluluğunun yönetim kurulunda görev aldım ve bu süreç içinde eski bir çok KayıpDünyalıyıda misafir etme şansımızın olduğu üç güzel convention düzenlenmesinde katkılarım bulundu. 1998 yılından bu yana orasından burasından KayıpDünyanın içinde yer alıyorum. Ankara’da yapılan toplantılardan birine giderek Orta Dünya cafe’de tanıştım KayıpDünya’lı arkadaşlarımla. O toplantıdan bu yana da bu güzel yapının içinde yer almaya çalıştım.

KayıpDünya sayfalarında sizlere elimden geldiğince Yunan Mitolojisi başta olmak üzere çeşitli kültürlere ait mitolojileri tanıtmaya çalışacağım, fırsat buldukça da belki bir makale şeklinde, belki bildiğim bir şeyleri sizlerle paylaşarak ya da kısa bir öykü şeklinde Frp konusuna da el atmaya çalışacağım.

Tekrar KayıpDünya içinde yer almak benim için büyük bir mutluluk umarım uzun süreler boyunca bu sayfalardan birlikte bir şeyleri paylaşabiliriz.

Yorum Yapılmamış

Yorum yazmak için tıklayın

Son Yazılarımız

44. Sayı Spotify’da

44. Sayı Spotify'da