Bilimkurgu Röportaj

Sezai ÖZDEN ile Röportaj

Pınar: Merhaba Sezai Bey, bizimle röportaj yapmayı kabul ettiğiniz için öncelikle teşekkür ederiz. Okurlarımızın da tanıması açısından, bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

Sezai Özden: Merhaba Pınar Hanım, bu fırsatı tanıdığınız için ben teşekkür ederim. 1973 Ankara doğumluyum. Ruhuna Ankara havası işlemiş pek çok insandan birisiyim. Tüm hayatım Ankara’da geçti dersem yalan olmaz. İlk, orta ve lise derken – ki liseyi terk edip meslek lisesinde aldım soluğu – Türk Alman Meslek Lisesi’nin Oto Mekanik bölümünden mezun oldum. Hiç üniversite okumak gibi bir hayalim olmadı, çabucak hayata atılmak istediğimden sanırım. 2004 yılına kadar okuduğum kitap sayısı otuz değildir sanırım fakat kitap dışında bulduğu her şeyi okuyan bir çocuktum. Çok küçükken başladığım Bilim ve Teknik okuma merakı gözümü yıldızlara çevirmeme vesile oldu. Hayata erken atıldığım için de çok farklı sektörlerde çalıştım. 2004’te çalışmaya başladığım yayınevi hayatımı tamamen değiştirdi ve en iyi yaptığım şeyi geç de olsa fark ettim ve çizim yaparak para kazanmaya başladım. Sonrasında, grafik-tasarım, dijital resim, açık hava reklamcılığı derken ikinci hayatıma başlamış oldum.

 

Yazar olabilmek için kendimi bu işe adamam gerek. Ben henüz Yazan’ım.
Pınar: Dolayısıyla çoğunluğun bildiği ‘yazar’ kimliğinizin dışında ‘çizer’ olarak da birçok işe imza attığınızı tahmin ediyorum. Yazarlığınız ve çizerliğiniz birbirini yaratıcılık konusunda besliyor mu?

Sezai Özden: Yazarın sözlük tarifi; ‘Bilim, sanat ve yazın alanında kitap yazan kimse.’ olmasına ve benim de bu tanıma uyuyor olmama rağmen kendimi henüz yazar olarak görmüyorum. Yazar olmam için sanırım kendimi bu işe adamam gerek. Ancak o zaman yazar olabilirim diye düşünüyorum. Ben henüz Yazan’ım.

Dört yaşında kalemi elime aldığım günden bu yana resim çiziyorum. Bunun dışında, heykel, rölyef, aslında aklınıza gelebilecek her malzemeden resim veya heykeller yapabilirim. Resim ve heykel, özellikle heykel üç boyutlu düşünmemi sağlarken, resim aklımdaki cümleleri şekillendirmemde çok büyük katkı sağlıyor. Aslında yazma küçüklüğümden bu yana hep vardı. Daha çok şiir yazardım. Arada bir de sonu insanları şaşırtacak öyküler yazardım. Sentromer: Ötekiler, kitabını yazmaya başladığım güne kadar kitap yazmak aklımın ucundan bile geçmiyordu. Çok yakın bir arkadaşıma şöyle dedim; “Kitap yazmak istiyorum, yazmalı mıyım?” Resim çizebiliyor ve aynı zamanda da bir şeyler yazmak istiyorsanız mekân yaratma ve betimleme konusunda pek bir sıkıntı çekmiyorsunuz. Çünkü size yalnızca, çizdiğiniz resme bakıp yazmak kalıyor.

 

Pınar: Peki bilimkurguya merak nasıl başladı? Bu tarafta sizi en çok etkileyen yazarlar kimler oldu?

Sezai Özden: Bilimkurguya olan merakım, eminim çoğu çocuğun da yaptığı gibi yıldızlara bakarak başladı. Çok küçükken geceleri mahallemizdeki en yüksek tepeye çıkar, uzanır ve saatlerce kayacak olan yıldızları bekler, takım yıldızları anlamlandırmaya çalışırdık. Yıldız nedir, göktaşı nedir, yıldızlar neden kayar -tabii ki biz o zamanlar buna yıldız kayması derdik-, UFO hikayeleri vs derken kendimi bilimkurgunun içinde buldum.

Beni en çok etkileyen yazar Stanislaw Lem’dir. Onun bazı eserlerini okurken gazeteden bir haber okuyor gibi hissedebilirsiniz veya başka bir eserinde -Siberya- kahkahalara boğulabilirsiniz. Arthur C. Clarke, Çocukluğun Sonu ile kendisine hayran bırakırken. Sevgili Selma Mine, Ş. Yüksel Yılmaz, Kubilayhan Yalçın ve Murat K. Beşiroğlu ne yazarlarsa okurum diyebileceğim yerli bilimkurgu yazarlarından.

 

Pınar: Çizer tarafınıza da soralım aynı soruyu öyleyse, ya çizerler? Eserlerini beğendiğiniz isimlerden de bahsedebilir misiniz?

Sezai Özden: Bilimkurgu çizerlerinin en tanınmış isimlerinden Frank Frazetta, daha sonra A. Jodorowsky sayesinde ünlenen H.R. Giger ve tabii ki adı daha çok fantastikle anılsa da Boris Vallejo favori bilimkurgu çizerimdir. Bilimkurguda çizim çok önemli benim için. Yaratacağınız evreni, karakterleri çizebilmek aslında kurgunun nereye varacağını görebilmek adına bir ölçektir.

“Yerli bilimkurgu kitapları nerede?” diye sorduğumda aldığım cevap genellikle “O da ne?” sorusu oldu.

Pınar: “Yerli Bilimkurgu Yükseliyor” adında çok güzel bir oluşumun mimarısınız. Öncelikle grubunuz ve internet siteniz hakkında okurlarımıza biraz bilgi verebilir misiniz?

Sezai Özden: Yerli Bilimkurgu Yükseliyor platformu, 25 Mart 2017 tarihinde kuruldu.

Kitabımı yazmaya başladıktan sonra -Sentromer’i yazmaya 2013 yılında başlamıştım- ülkemizdeki bilimkurgu yazarlarını araştırmaya başladım ve pek çok isme rastladım. Bu arada sosyal medyada bilimkurgu içerikli gruplar, sayfalar vardı fakat hiçbiri yerli bilimkurgu içerikli değildi. Kitabevlerini gezip bilimkurgu eserlerimizi aramaya koyuldum. Tabii ki aldığım cevaplar hiç hoşuma gitmedi. “Yerli bilimkurgu kitapları nerede?” diye sorduğumda aldığım cevap genellikle “O da ne?” sorusu oldu. Kıyıda köşede kalmış, olabilecek en ücra raflarda bir-iki kitap bulabilirseniz şanslıydınız. Elbette bu durum olabildiğince üzücüydü. Böyle olmamalı diye düşündüm ve Yerli Bilimkurgu Yükseliyor’u kurmaya karar verdim.

Önce Facebook grubu ve sayfa kuruldu. Hemen ardından da internet sitesini oluşturduk.

Grubu, insanların konu hakkında sohbet etmeleri ve kitaplarını tanıtacakları bir mecra olarak düşündük. Sayfa da yine aynı şekilde hizmet veriyor. İnternet sitemizde yıllara göre ayrılmış şekilde yerli bilimkurgu eserlerine ulaşabileceğiniz arşivimiz mevcut. Yine, Yerli Bilimkurgu Yükseliyor Dergisi’nin tüm sayılarına da oradan ulaşabilirsiniz. Şu sıralar dokuzuncusunu düzenleyeceğimiz ödüllü kısa öykü yarışmamız var. Nereye Baksam Bilimkurgu Fotoğraf Yarışması’nın da üçüncüsünü düzenledik. İnsanlar öykülerini paylaşıyor, kitaplarını tanıtıyor, bilimkurgu ve bilim üzerine her türlü paylaşımı yapıp üzerine konuşabileceğiniz ferah bir ortam oluşturmaya çalıştık. Umarız başarılı olmuşuzdur.

 

Pınar: Yerli Bilimkurgu Yükseliyor Dergisinden de bahsedelim o zaman. Basılı yayınların zar zor hayatta kalabildiği günümüz şartlarında, e-dergicilik hepimizin kaliteli içeriğe hasretini gideren önemli şeylerden biri. Sürekliliği sağlamak da bunun en zor adımlarından biri. Siz yayınınıza ne zaman başladınız ve süreklilik ya da içerik konusunda zorlandığınız oldu mu?

Sezai Özden: Oluşumun alt yapısı hazır hale geldikten sonra neler yapabiliriz üzerinde konuşmaya başladığımızda bir dergi çıkarmamız gerektiği fikrini benimsedik ve çok hızlı bir şekilde içeriğini oluşturduk. Başladığımız günden bu yana birlikte çalıştığımız; Esra Uysal, İsmail Şahin, Burak Fedakâr ve Arda Tipi ile birlikte içeriğin neler olabileceği hakkında uzun uzun konuştuk ve dergimiz son şeklini aldı. 2017’nin mayıs ayında, oluşumun hayata geçmesinden -biz kısaca YBKY diyoruz- yalnızca iki ay sonra derginin ilk sayısı yayındaydı. İçerik konusunda hiç zorlanmadık. Bilimkurguseverler bizi bu konuda hiç yalnız bırakmadı. Öyküler, deneme yazıları, kitap tanıtımları, film müzikleri incelemeleri, çeviri yazılar, kitap incelemeleri ve tanıtımı, film incelemeleri, roman tefrikaları, çizgili öyküler ve son bir yıldır devam eden bir de çizgi romanımız var. Her sayıda, son üç yıl içinde basılmış yerli bilimkurgu eserlerini görmek de mümkün. Bunların dışında, YBKY Platformu şu sıralar dokuzuncusunu yapmaya hazırlandığımız ödüllü Kısa Öykü Yarışması da düzenliyor. Bu öyküler her ay dergimizde yayınlanıyor.

 

Pınar: Peki e-kitaplar hakkında ne düşünüyorsunuz? Her ne kadar çevrimiçi bir yayına sahip olsanız da kitaplar söz konusu olunca elle tutulur bir arşivi mi tercih edersiniz?

Sezai Özden: Ne kadar da bilimkurguyla haşır-neşir olsam da basılı yayınlar hep ilk tercihim olmuştur.

E-kitaplar için kaçınılmaz son diyebilirim yalnızca. Kağıtların yalnızca anılarda kalacağı zamanlarda okunacak kitaplar onlar. Belki kitabı okumak zorunda bile kalmayacağımız zamanları da düşünürsek şu an sahip olduğum ve dokunabildiğim yayınlardan keyif almaya bakıyorum.

 

Pınar: Anlıyorum. Peki YBKY platformuna dönelim biraz, 2018 ve 2019 yıllarında yayımladığınız ve gelirini Özgen Berkol Doğan Bilimkurgu Kütüphanesine bağışladığınız -ki bu çok güzel ve umut yeşerten bir hareket- öykü seçkilerinden bahsedebilir misiniz?

Sezai Özden: Evet, bu gerçekten çok güzel bir hareket olarak hafızalara şimdiden kazındı diye düşünüyoruz. Yerli bilimkurgu için daha ne yapabiliriz diye düşünürken bu fikir çıktı ortaya, bir seçki… Elbette hızlı bir şekilde neler yapılabilir üzerinde konuşurken seçki fikri doğdu. Çok da güzel oldu. Başlarda, seçkiyi dijital yayınlama kararı almıştık çünkü baskı maliyetlerini karşılayacak birikimimiz yoktu. Biz böyle düşünürken Paradigma Yayınevinden bir telefon aldık. Seçkinizi biz basalım diye teklifte bulundular ve biz de kabul ettik elbette. Çok yazarlı olduğu için telif geliri de çok küçük parçalara bölüneceğinden, geliri bir şekilde değerlendirelim istedik. Bu fikrin sahibi, sevgili Şükrü Soydaş’a bu vesileyle tekrar teşekkür etmek isterim. 2018 Seçkisini değerli bilim insanımız Özgen Berkol Doğan’a ithaf ettik. Kendisi 2007 yılında elim bir kazada aramızdan ayrıldı. Ailesinin, oğullarının adını yaşatmak adına kurdukları Özgen Berkol Doğan Bilimkurgu Kütüphanesi seçki gelirinin gitmesi gereken en anlamlı yer oldu. 2019 Seçkisi, yine değerli bir bilimkurgu yazarımız ve aynı zamanda 1973 yılında bilimkurgu sözcüğünü TDK’ya kazandıran Orhan Duru anısına gelişti. Şu sıralar hazırlıklarını yaptığımız 2020 Seçkisi ise sevgili Gülten Dayıoğlu adına oluşturuluyor. Sayısız eser ve ödül sahibi, üç kuşağın yazarı unvanlı Gülten Dayıoğlu yerli bilimkurgunun sevilmesinde çok önemli bir isim.

Pınar: Yazmaya başlayacaklara yol göstermesi açısından sorayım; Yazarlık üzerine ilk başarınız neydi?

Sezai Özden: Yazarlık üzerine ilk başarım YBKY Bilimkurgu Seçkisi 2018 de öykümün yayınlanmasıydı. Son isimli öykümle katılmıştım seçkiye. Bunun dışında yazdığım pek çok öykü oldu fakat onlar dostlar arasındaydı. Aslında Sentromer’e daha önce başlamıştım fakat seçki ondan önce basıldı.

 

Pınar: Kayıp Dünya okurları “Sentromer – Ötekiler” kitabınızla da isminize aşina. Kitabınızın doğma ve büyüme aşamalarında da konuşabilir miyiz biraz? Tüm gidişatı baştan sona kafanızda kurmuş muydunuz yoksa akışına mı bıraktınız?

Sezai Özden: 2013 yılının ortalarıydı. Birdenbire kitap yazmalıyım dedim. Evet bu tuhaf gelebilir ama gerçekten öyle oldu. Kitap yazmalıyım dedim ve bu fikri çok yakın arkadaşım Seyhan’la paylaştım. Sence yazabilir miyim dedim ve aldığım cevap evet oldu. Sanırım ertesi gün ilk sayfayı yazdım ve onun kızı olan Oben’e okuttum. Tabii ki o sayfayı ben yazdım demedim. “Bir kitabın girişi” dedim. Oben’in eleştirisi benim için çok önemliydi… Ve evet çok beğendi. “Devamı nerede?” dedi. “Yok, henüz yazmadım” deyince “Devamını mutlaka yazmalısın” dedi. Böylece Sentromer’in ilk temelleri atılmış oldu.

Sentromer’in ismi başta Paradoks’tu. Bu arada zihnimde evreni canlandırdığımda kitabın ismini çoktan bulmuştum. Daha sonra sevgili dostum Kubilayhan Yalçın’la bir görüşmemizde kitap üzerine konuştuk ve Paradoks için sıcak bakmadı. Ortalarda dolaşan benzer isimli çok kitap var dedi ve yaklaşık bir ay sonra kitabın ismi Sentromer oldu ve çok da iyi oldu çünkü tam olarak içeriğe uydu. Aslında başta tüm evreni kurguladığımı düşünüyordum fakat Seyhan’la olan konuşmalarımızda hep yeni bir şeyler bulduk. Üzerine çok konuştuk. Bana kitabın yazma aşamasında çok yardımcı oldu. Çevremdeki herkes bu süreçte yardımcı oldu aslında. Seyhan Yıldız Yıldırım, Nuray Bulat, Aslı Yelken, Ş. Yüksel Yılmaz, Murat Güneş, Semra Öz, Nilay Balin ve Kubilayhan Yalçın kitabın her evresinde yanımda oldular. Bu vesileyle kendilerine bir de buradan teşekkür etmek isterim.

Tüm kurgu genel hatlarıyla hazırdı fakat araya serpiştirilen doğaçlama detaylar kitabın lezzetini arttırdı. Sentromer evreni çok geniş, içine ne isterseniz neresinden isterseniz ekleyebileceğiniz karakterler ve olaylar olabilir. Sonlandırmaya çalışmanın devamını yazmaktan daha zor olacağı bir arka planı var.

 

Pınar: Kayıp Dünya’da biz Ön Okumalar kısmımıza çok önem veriyoruz ve seviyoruz da o kısmı geliştirmeyi. Buradaki ön okumasında belirttiğimiz üzere Sentromer serinin ilk kitabı. Peki seri kaç kitaptan oluşacak ve şu an ne aşamadalar?

Sezai Özden: İlk kitap olan, Sentromer: Ötekiler’i yazarken aslında ikinci kitabın kurgusu da şekillenmişti. Sentromer evreni çok geniş ve çok karakterli bir yapıya sahip. İkinci kitap, ‘Sentromer: Böcek İstilası’ olarak çıkacak. İki kitapta biter mi bilmiyorum henüz. Üçüncü ve dördüncü kitap bile olabilir. Bunu zaman gösterecek. İkinci kitap henüz yazım aşamasında.

 

Pınar: Başka yazarlara da sordum, size de sormak istiyorum; Sizin karakter yaratma tekniğiniz nedir? Karakter yaratırken sadece hayal gücünüzün desteğini mi alırsınız yoksa gerçek insanları mı incelersiniz?

Sezai Özden: Bu işin en keyifli kısmı karakter yaratmak. Her karakterin ayrı ayrı biyografisini çıkarmak. Anılarını yaratmak. O güne kadar yaşadığı olayların çizelgesini karalamak muhteşem bir süreç. Bunları yaparken elbette resimlerini de çiziyorum ve karakter artık gözle de görülebilecek hale geliyor.

Hayal gücü ve gerçek insanlar aslında iç içe. Sentromer’de çevremdeki insanlardan ilham aldım. Çoğu karakter gerçek hayatta arkadaşım olan insanlar. Onların işlerini ve karakteristik özelliklerini alıp bir hamura şekil verir gibi kitabın içine yedirmek çok keyifliydi. Gerçek insanlar üzerinden karakter yaratmak sanırım bir kısa yol tuşu gibi, yapmanız gereken şey sadece üzerine biraz sos döküp lezzet katmak.

Pınar: Kayıp Dünya yazmayı ve okumayı seven insanlar için önemli bir uğrak yeri. Bazıları ise kalemi daha yeni yeni ellerine almak istiyorlar. Bu konuda verebileceğiniz tavsiyeleriniz var mı?

Sezai Özden: Belki çoğu insan aynı tavsiyeleri veriyordur. Benimki tekrar gibi olabilir ama en önemli şey dile hâkim olmak. Dilbilgisi çok önemli. Bunu da geliştirmek, çok yazıp, çok okumaktan geçiyor. Bıkmadan usanmadan yazıp okumak gerek. Fantastik ve bilimkurgu yazmak isteyenler için görsel dokümanlar çok önemli. Çizgi romanlar, filmler hatta kaliteli reklamları bile izlemelerini tavsiye ederim. Hayal gücünün tek başına yeterli olmadığı zamanlar da oturup film izlesinler ya da sadece herhangi bir şeyler izlesinler. Belgesel izlesinler…

Bir ara senaryo yazma deneyimim oldu. Çekim senaryosu yazmaya çalışmak kitap yazarken mekanları ve karakterin o an yaptıklarını, ruh halini betimleme konusunda çok yardımcı oldu. Senaryo yazmaya çalışmanın önemli yanı film ekibine o anki karede ne olduğunu/olacağını birebir anlatabilmekten geçiyor. Görüntü yönetmeni sizi anlamazsa seyirci hiç anlamaz. Çekim senaryosu yazmalarını şiddetle önerebilirim.

Müziği en sona bıraktım. Yazarken müzik dinlemek çok önemli. Sentromer’i yazarken her bölümün müziği vardı listemde. O müziği dinlemeden o bölümü yazamazdım. 2019 Seçkisindeki ‘Sonat’ isimli öykümü Beethowen’ın Moonlight Sonata’sını dinlerken yazmıştım. Müzikler zihindeki resimleri çizmeyi kolaylaştırıyor. Müzik aklınızı açar, zihninizde kullanmak isteyip de bulamadığınız cümleleri bulmanıza yardımcı olur.

 

Pınar: Son olarak şunu da sormadan olmaz; Ne olacak bu yerli bilimkurgunun hali? Son yıllarda bu türde kimi iyi kimi ortalama birçok eser veriliyor. Siz, görece kötü de olsa türün adının ülkemizde sağlamlaşması açısından eser sayısının artmasından mı yanasınız yoksa aksine kötü ve klişe yapıtların bilimkurgunun işini zorlaştırdığını mı düşünüyorsunuz?

Sezai Özden: Aslında evet hiç de azımsanmayacak miktarda bilimkurgu eserine sahibiz.

1960’ın ortalarından 1999 yılına dek yılda bazen bir, bazen birkaç tane eser vermişiz. 2000 yılından sonra 2010’a kadar geçen zamanda bu sayı beş veya altı olmuş. Esas patlama aslında 2014’ten sonra başlıyor. 2014’te bulup arşive kattığımız bilimkurgu eseri on dört. Bu tarihten sonra yani altı yılda yazılan kitap sayısı, altmış yılda yazılmış kitap sayısının neredeyse beş katı. Bu veriler aslında şunu gösteriyor, biz yerli bilimkurguyu ne kadar sindirebilmişiz! Son yirmi yıla yayılan bir bilimkurgu tüketimimiz var. Bu yüzden yerli bilimkurguyu daha çok içselleştirmemiz gerekiyor. Bilimkurgu dediğimizde zihnimizdeki resimler henüz yabancı, yerli bilimkurgu değil. Bunu aşmamız için zamana ve çok üretmeye ihtiyacımız var.

Yayınevleri bilimkurgu yazarlarından köşe bucak kaçıyor. Birkaç yayınevi yerli bilimkurguya destek oluyor hepsi bu. Yayınevleri ne zaman ki bilimkurgu eserlerine, eser gözüyle bakar işte o zaman yerli bilimkurgu gerçekten yükselişe geçer. Film endüstrisinin de bu işe el atmasının zamanı geldi de geçiyor. Film olabilecek o kadar çok eserimiz var ki. Yapımcıların, yönetmenlerin, artık zengin kız fakir oğlan klişelerine veda etmesi gerekiyor. Üçüncü dünya ülkesi dediğimiz ülkeler bile bilimkurgu filmleri çekmeye başladı fakat biz halâ insanları çöp diye tabir edilen komedilerle oyalamaya çalışıyoruz. Çekilecek bilimkurgu filmlerinin türün her alanında etki edeceğine inanıyorum.

Yukarıda da dediğim gibi biz henüz bilimkurguyu sindirme aşamasındayız. Çıkarılacak her türlü eser aslında türün gelişmesine fayda sağlayacaktır. Yerli bilimkurgunun parlayacağı günler çok uzakta değil. Yılmadan üretmeye devam etmeliyiz, etmeliyiz ki aramızdaki bilimkurgu ustalarını ortaya çıkarabilelim.

Eser sayısının artması ve klişe yapıtların ortaya çıkması bilimkurgunun geleceğine çok önemli etkiler sağlayacaktır. Bu yüzden o konuda bir sıkıntı görmüyorum.

Size bir tüyo vereyim; potansiyelimiz çok yüksek. Ülkemizdeki bilimkurgu zemini uygun olgunluğa ulaştığında o potansiyellerin yıldız gibi parlayacağından eminim.

 

Pınar: Bu güzel sohbet için içtenlikle teşekkür ediyoruz. Sizin Kayıp Dünya okurları ile paylaşmak istediğiniz bir şey var mı?

Sezai Özden: Yaptığınız işin peşini sakın bırakmayın. Harika bir platformsunuz. Çok güzel işler yapıyorsunuz ve Yerli Bilimkurgu Yükseliyor Platformu olarak da her zaman yanınızdayız.

Bu imkânı verdiğiniz için asıl ben teşekkür ederim.

Sezai Özden - Merhaba Kayıp Dünya

*Röportajda kullanılan çizimler Sezai Özden’e ait olup, Sentromer kitabında yer almaktadır.

Okuduğunuz için teşekkürler

Fikirlerinizi paylaşmanız bizi çok sevindirir.
Yorum yazarak bizi daha iyi içerikler hazırlamak için destekleyebilirsiniz.

Düşüncelerini Paylaş



avatar

Pınar KARACA

Tam zamanlı okur, yarı zamanlı yazar.

1 Yorum

Yorum yazmak için tıklayın

Altuğ Gürkaynak için bir yanıt yazın İptal

Son Yazılarımız

44. Sayı Spotify’da

44. Sayı Spotify'da