Makale Mitoloji Mitoloji Makale

MİT VE SANAT

Bazı zamanlar vardır ki insan kendini enerji dolu ve her şeye göğüs gerebilecek gibi hisseder. Bazı zamanlarda ise kasvet duyguları ile koltuğunda oturmaktan yada yorganın altında yatmaktan başka bir şey yapamaz. Bahar insanın içini işte ilk cümledeki enerji ile dolduruyor, yaşamın canlanışını, doğanın yenilenişini görmek, “işte bunun için yaşamaya değer” dedirttiriyor insana.

Girişten de anlaşılacağı gibi kış zamanı bu yıl bana biraz uzun geldi. Havaların düzelmesi ile kendimi çok daha iyi hissetmeye, tüm aktivitelerde daha enerjik olmaya başladım. ”Peki bunların Yunan Mitleriyle alakası ne?” derseniz hemen bağlıyorum. Persephone’nin annesi Demetere kavuştu bu zamanlarda. Doğa, tanrıçanın mutluluğu ile kendini yeniler ve insanlara tüm ihtişamını gösterir. Bu zamanlarda tanrıçanın mutluluğu da bulaşıcı bir şekilde insanların üzerine yansır. İşte Yunan Mitleri baharı ve doğanın yenilenişini böyle açıklar. Ama konumuz bu değil bunu daha önceki yazılarımdan birinde zaten anlatmıştım.

Bu ay gene iki ayrı konu üzerine bir şeyler yazmaya çalışacağım. Birincisi Mitlerin günümüzde sanat ve hayat üzerine etkileri, Yunan mitlerinin mükemmel oluşumu, ikinci konum ise Hades’ın derinliklerinde bulunan Tartarus’un tanıtımı olacak. (Sağınızda işkence çeken Ixion’u görüyorsunuz, işte şimdi de Hades günlük teftişlerinden birine başladı)

Mitoloji sözcüğü Türkçe’ye uyarlandığında söylence anlamına gelir. Bir çok kültür tarihin başlangıcından günümüze kendi inanışları ve kültürel yapılarına göre Mitler oluşturmuş ve bunları nesiller boyunca aktarmıştır. İnsan doğası gereği açıklayamadığı her konuya o dönemler bir mit oluşturarak açıklama getirmeye çalışmıştır. Tabidir ki bilimin söz konusu olmadığı dönemlerde bu gayet doğal bir oluşum sürecidir. Bu mitlerin bazıları ise günümüze kadar gelmeyi başarmıştır. Gizemini hala koruyan Mısır Mitolojisi yada kültürel örgüsüyle muhteşem bir edebiyat ve sanat altyapısına sahip Yunan Mitolojisi gibi.

Günümüzde ise bu mitolojilerde geçen karakterler, isimler, yer adları, canavarlar hem gerçek anlamlarında hem de benzetmeler ile edebiyat, müzik, sinema, resim gibi sanat dallarının bir çoğunda kendini göstermiştir. Ben şahsım adına tanrıların yiyeceği olan ambrosianın adının bir çok filimde geçtiğini duymuşumdur. Bu gün konuyla hiç ilgisi olmayan bir insanın bile Tanrıların kralı Zeus’un adını duymuş olması kuvvetle muhtemeldir. Geçmişten günümüze kadar bir çok kültür sanat alanında mitleri konu alan eserler vermiştir. Ünlü İtalyan ressam Picasso tablosunda Minotaur’u kullanırken kim bilir neleri düşünerek bu eklemeyi yapmıştı. Roma dönemi ve sonrası bir çok Tiyatro eserinde özellikle Yunan Mitlerinden alıntılar bulma şansınız oldukça yüksektir. Günümüz sineması bile hiç alakasız bir filimde Yunan mitolojisinden alıntı bir isim kullanabilmektedir. Özellikle 80’lerin sonrasında Rock, Glam Rock ve Metal müzik türünün zirvesinde olduğu yıllarda bir çok müzisyen ve grup Yunan mitolojisinden etkilenerek şarkılar hazırlamıştır. Örneğin geçen sayıda da adından bahsettiğim büyük Yunan kahramanı Achilles adına yazılmış Manowar grubunun 28 dakika süren Achilles Agony and Ecstasy şarkısı gibi. Aynı şekilde Metal müziğin en iyi isimlerinden olan Iron Maiden’da Yunan mitlerinden bir çok defa esinlenmiştir.

Peki Yunan mitlerini bu kadar ön plana çıkaran nedir? Açıkçası bu konuda yorum yapabilirim ama sonuçta bu bir uzman yorumu olmayacaktır. Yunanlılar Helenistik çağ olarak bilinen dönemde kültürel anlamda muhteşem bir uygarlık kurmayı başarmışlar. Bir şehir devleti olarak dönemin en büyük ve en önemli ticari şehirlerini kurarak kendilerini gelişime duyarlı hale getirmişler. Bu gelişim içerisinde ise birbirine bağlı çoğunluğunda tutarlı ve hayal gücünü zorlayan büyük kültürel miraslarını da örmeye başlamışlar. Bu dokuma uzun süreli olmuş, hataları düzeltmek ve yapılan düzenlemeleri mükemmelleştirmek içinde çok fazla zamanları olmuş. Sonuç ise binlerce yıl sonrasına taşınan ve günümüzde dahi bir çok konuda adı geçen muhteşem bir yapı ortaya çıkmış. Daha sonra Roma buna benzer bir yapı oluşturmaya çalışmışsa da Yunanlıların yaptıklarının üzerine kendi renklerinde boya atmaktan ileri gidememişler.

* * *

Evet şimdi ikinci konumuz olan Tartarus’a başlayabiliriz. Çok uzun tutmamaya özen göstererek genel anlamda bilgi vermeye çalışacağım. Tartarus Yunan mitlerinde ağza alınmayacak korkunç suçların cezasının verildiği sonsuz işkenceler mekanı olarak Hades’ın en korkulan yeri olarak betimlenir. Hades’ın derinliklerinde bulunan bu sisli ve dumanlı yere düşecek kadar korkunç suçlar işleyenler yeraltının efendisi Hades’ın gözetiminde sonsuza kadar sürecek korkunç işkencelere maruz kalırlar. Bu suçlar bazen tanrıların yiyeceği Ambrosia ile şarabın tanrısal versiyonu kabul edilen Nektar’ı çalmaktan, tanrıları sınamak için kendi oğlunu öldürüp onlara yemek olarak sunan Yunan Kralının işlediği suça kadar çeşitlilik gösterebilmektedir.

Bunlara birkaç somut örnek vermek sanırım hayal gücünüzde canlandırmanız açısından daha kolay olacaktır. Ephyra krallığının kurucusu olan Sisyphus bu örneklerden biridir. Kral Sisyphus’un büyük günahı, yeraltını tanrısı Hades’ı kandırmaya çalışmak olmuştur. Ölümü yenmeye çalışarak bir çok defa yeraltından kaçmış ve sonucunda sonsuz işkence cezasına çarptırılmıştır. Sisyphus ilk ölümünden önce (ki bir çok defa ölüp geri yeryüzüne dönmüştür) karısına cenaze töreninin tanrıların isteklerine uygun yapılmamasını isteyerek aklında bir plan oluşturmaya başlamış, ölümünden sonra karısı isteğine uyarak naşına uygun cenaze törenini yapmayarak merakla beklemeye başlamış. Sisyphus o sıralarda Hades’ın karşısına çıkarak cenazesine yapılan saygısızlıktan ötürü duyduğu üzüntü ve şaşkınlığı dile getirerek bu olayın suçlularını cezalandırabilmek için yeryüzüne dönme izini istemiş. Tatlı diliyle oyuna getirdiği Hades’tan izini alınca yeryüzüne dönen Sisyphus bir süre Hades’a gözükmeyerek ölümünü ertelemeyi başarmış. Bunu birkaç kez daha tekrar eden Sisyphus sonunda tanrının gazabını üzerine çekerek sonsuz işkenceye çarptırılmış. Cezası ise sonsuza kadar çok büyük bir kayayı uzunca bir mesafe götürerek bir tepenin zirvesine çıkarmak olarak uygun görülmüş. Sorun şu ki o bahsi geçen kayanın ne zaman zirveye yaklaşsa geri aşağı düşmenin ve başa dönmenin bir yolunu bulabiliyor olması imiş.

Bir diğer örnek Danaides olarak bilinen 50 kız kardeşin sonsuz işkenceleridir. Argos Kralı Danaus’un kızları olan Danaidesler (biri hariç hapsi) düğün törenlerinin yapıldığı gece müstakbel eşlerinin yüreklerini söküp kafalarını keserek büyük ödülü almaya hak kazanmışlardır. Sonsuz işkence. Bu kızların işkencesi ise Styx ırmağının kıyısından doldurdukları kovalarla Tartarus’da bulunan dipsiz bir kuyuyu sonsuza değin doldurmaya çalışmak olarak belirlenmiş.

Başka bir örnekte ise Tanrıların tanrısı Zeus’un eşi olan Hera’yı baştan çıkartmayı planlayan Ixion’dan bahsedilir. Bu şahısta bu eyleminin Zeus tarafından anlaşılması üzerine Hera yerine Hera kılığında olan bir bulutla cinsel ilişkiye girmiş ve sonrasında ise Tartarus’da yanan bir tekerleğe bağlı olarak sonsuza kadar dönerek işkencesine başlamıştır.

Görünen o ki bu ayki yazımında sonuna gelmiş bulunmaktayım. Arkadaşlar yazılar hakkında eleştirileriniz bizim için gerçekten önemli yukarıda geçen elektronik posta adresimden bana ulaşmanız mümkün. Yazılar hakkında her türlü eleştiri veya merak ettiğiniz konularda sorularınızı bekliyorum. Hoşçakalın.

Okuduğunuz için teşekkürler

Fikirlerinizi paylaşmanız bizi çok sevindirir.
Yorum yazarak bizi daha iyi içerikler hazırlamak için destekleyebilirsiniz.

Düşüncelerini Paylaş



avatar

Kenan YILMAZ

1981 Ankara doğumluyum, 2001 – 2007 arası olan altı yıllık dönem hariç tutulursa da uzun süredir Ankara’da yaşamaktayım. Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat bölümünden mezun olduktan sonra Eskişehir’i büyük bir üzüntü ile geride bırakıp Ankara’ya dönmüş bulunmaktayım. 1993’den bu yana bilgisayar, frp ve mitolojilerle uğraşıyorum. Anadolu Üniversitesinde 3 yıl kadar Frp topluluğunun yönetim kurulunda görev aldım ve bu süreç içinde eski bir çok KayıpDünyalıyıda misafir etme şansımızın olduğu üç güzel convention düzenlenmesinde katkılarım bulundu. 1998 yılından bu yana orasından burasından KayıpDünyanın içinde yer alıyorum. Ankara’da yapılan toplantılardan birine giderek Orta Dünya cafe’de tanıştım KayıpDünya’lı arkadaşlarımla. O toplantıdan bu yana da bu güzel yapının içinde yer almaya çalıştım.

KayıpDünya sayfalarında sizlere elimden geldiğince Yunan Mitolojisi başta olmak üzere çeşitli kültürlere ait mitolojileri tanıtmaya çalışacağım, fırsat buldukça da belki bir makale şeklinde, belki bildiğim bir şeyleri sizlerle paylaşarak ya da kısa bir öykü şeklinde Frp konusuna da el atmaya çalışacağım.

Tekrar KayıpDünya içinde yer almak benim için büyük bir mutluluk umarım uzun süreler boyunca bu sayfalardan birlikte bir şeyleri paylaşabiliriz.

Yorum Yapılmamış

Yorum yazmak için tıklayın

Son Yazılarımız

44. Sayı Spotify’da

44. Sayı Spotify'da